Paylaş
Onun için Volkan Sütçüoğlu’nun muhallebiciden sıkılıp şarkıcı olma isteğini de haklı bulurum, Burhan Altıntop’un çevirdiği dolapları niye çevirdiğini de bir yerde anlarım.
Şennur Teyze’nin para pula düşkünlüğünü, harisliğini de hoş görürüm, Gizem Özpamuk’un Safiye’yle nasıl kanka olduğunu da bilirim. Onların hayatının içinde doğmuş olsam belki benzer şeyleri yapardım diye hayal kurarak yazmaya çalışırım.
Onun için en çok sevdiğim dostumla hiç sevmediğim, güvenmediğim biri önümde kavga etse, o esnada kavgayı çıkaranın karşı taraf olduğunu gözümle de görsem, öncesinde neler olmuş iki taraftan dinlemeyi isterim. Kendimi yeterince övdüğüme göre konuya girebiliriz!
Ne iktidar partisi, hele ki ne devlet kurumları ne YSK benim için zaten “karşı taraf”, “tanımadığım insanlar”, “onlar” filan değil elbette. Devlet benim devletim, yargı benim ülkemin yargısı. Ki yıllardır söylüyorum: “Karşı taraf yok, hepimiz aynı taraftayız, bizler-onlar hikâyesinin ekmeğini geçici olarak yiyen siyasetçiler var, o kadar”. Ve siyasetçiler seçilir, seçilmez, sıkılıp siyaseti bırakır, emekli olur, her neyse. Ama biz vatandaşlar, dostlar, akrabalar, komşular, iş arkadaşları olarak ölene kadar yan yana oturup yüz yüze bakmaya devam ederiz. Onun için, öncelikle bir sakin! Sokakta, sosyal medyada, orada burada bağırıp çağırmayın, bu millet bağırış çağırıştan bıktı. Ki zaten sevmez, huzur ister.
Ve yine bu sebeplerden, İstanbul seçim sonucuna ilk itirazlar olduğundan beri hep iki tarafın haklılık paylarını, tüm ihtimalleri, bütün tezleri, iddiaları, karşı iddiaları takip ediyorum. Objektif olmaya çalışıyorum.
Çünkü bakın her şey de olabilir ha bu ülkede. Aşağı yukarı her şeyi gördük. Okul ve meslek sınavları için soruların çalındığını, en değerli askerlerimizin kumpaslarla hapse atıldığını... “Arkadaşlar saçmalamayın, belli ki terör saldırısı ihbarı var, onun için köprüyü kapatmışlardır, ne darbesi?” diye televizyon seyrederken darbe olduğunu!
Onun için mantıksız hatta imkânsız da gelse neredeyse her konuda “bir şüphe marjı”nı kenarda tutuyorum.
Bütün süreç, maddi hataların düzeltilmesi, geçersiz oyların tekrar değerlendirilmesi, yeniden sayılan ilçeler, kısıtlı seçmenlere oy kullandırıldığı iddiası, tekrar tekrar kontroller ve sayımlar... “Acaba mı”, “Bu ülkede olmaz olmaz”, “Bakmakta ne zarar var ki?”, “Herkesin içi rahat etsin canım” başlıklı tavırlarımı, cömertçe, çuval çuval, dev bir empatiyle, bol bol kullandım.
Seçim iptal edildi. Ben yine, “Seçim varsa oy verilir” dedim. Çünkü yazarım, anladın mı? Sanatçı insanım. Hayal gücüm geniş. Empatim engin bir deniz gibi! İyi niyetliliğe gönül mü vermişim, ne yapmışım artık belli değil! Aynen de dediğim gibi, gidip oyumuzu vereceğiz güzel güzel. Seçmen kaydınızı kontrol edin bu arada. Şimdiden vatana millete hayırlı olsun.
Fakat...
Şaibe, usulsüzlük ya da usul yanlışlığı, artık YSK ne bozukluk olduğunu düşünüp de iptal ettiyse bu seçimi, arkadaş aynı zarftaki tek pusulada mı oldu bu?
Bunu bilerek veya yanlışlıkla yapanların olduğu varsayılıyorsa, her sandıkta birer “Sihirbaz Houdini” mi vardı da kapalı zarftaki iki pusulaya dokunmadan üçüncüsüyle numaralar yaptı? Madem seçimi iptal edecek kadar bir terslik olduğu söyleniyor, aynı seçim kurulunun olduğu aynı sandıkta, aynı zarfın içindeki her şey geçersiz olmaz mı?
“O konuda AK Parti’nin itirazı yok, ondan, hukuki bir konu” dendi önce. Peki. E sonra diğer partiler itiraz da etti kalan 2 pusulaya. Bu itiraz niye kabul edilmedi?
Bak tüm tarafsızlık, tüm hayal gücüne rağmen, Şennur Teyze’nin ifadesiyle işte bu noktayı “I ıh, hiç içim almadı”!
Burasını anlamadım.
Ki anlayışının kıt, zekâsının düşük olmasıyla ünlü biri de değilimdir pek!
Paylaş