Paylaş
2. Sanayi Organize bölgesindeki eski fabrikanın binaları peş peşe dev bir alanda.
“27 yıl kullandığımız, vaktinde Türkiye’nin en modern tesisi olan 80 bin metrekarelik fabrikayı terk etmek için çılgın olmak gerekir” diyor Çoban.
Şölen radikal bir karar alarak eski fabrikayı, tam entegre, “akıllı bir fabrika”ya geçmek için terk etmiş.
İnşaatı beş yılda tamamlanan, dönemin kuruyla 600 milyon liraya mal olan “akıllı fabrika” gerçek bir uzay üssü gibi.
Zaten, yüzde 30 oranında enerji tasarruf eden, sıfır insanla çalışan, minimum alanda maksimum ürünü barındıran, 2 yılda tasarlanmış akıllı depoyu gören Japonlar “Star Wars’a az kaldı” diye takılmış. Şölen’in Ar-Ge ve inovasyonundan sorumlu, ikinci kuşak patronlarından Erdoğan Çoban, birbirleriyle konuşan makinelerin çalıştığı üretim hatlarını dolaşırken anlatıyor:
“Çocukların pek sevdiği Ozmo Fun’ın üretim aşaması tam 3 yıl sürdü. 5 renkli kabartma çikolata atıştırmalığın makinesini Almanlarla geliştirdik”.
Araya giren Elif Çoban, Avrupalıların benzer ürünü elle yaparken Şölen’de robotların devreye girdiğini belirtiyor.
GELİŞMİŞ PAZARIN PAYI ARTACAK
Gezdiğimiz diğer bir hatta robot kollar hasarlı olduğu için hat dışı bırakılan bir ürünün yerine yenisini anında yerleştiriyor. Türkiye’nin geleceğine güven duymak için, bazı hatlarda dakikada 4 bin adet çikolata atıştırmalığın üretildiği “akıllı fabrika”yı gerçekten gezip görmek gerekir. Marketten küçük paralara satın aldığımız minnacık bir ürünün arkasındaki inovasyon o kadar müthiş ki.
Peki neden “akıllı fabrika”?
Elif Çoban sorunun cevabını uzun uzun veriyor:
“Çikolata, şekerleme sektöründe 29 yıllık bir şirketiz. Son 15 yıldır piyasaya farklı ürünlerle girdik. İhracat vizyonumuzun odağına gelişmiş ülkeleri koyduk. Fransa, Japonya, ABD ne üretiyor, ne talep ediyor baktık. Gıda güvenliği, lezzet ve inovasyonun bir arada olduğu, 4. Sanayi Devrimi’nin alt yapısına sahip fabrikaya karar verdik.”
“Küresel bir oyuncu olarak gelişmiş ülkelerdeki payımızı 5 yılda 3 katına çıkartmak istiyoruz” diyen Elif Çoban, şu rakamları veriyor: “Şekerlemede dünya ithalatının yüzde 80’nini yapan 32 ülkenin pazarı 53 milyar dolar büyüklüğünde ve ne yazık ki Türkiye bundan ancak yüzde 1.7’lik bir pay alıyor. Bu pazarda hedefimiz Türkiye’nin payını arttırmak.”
İHRACATTA KATMA DEĞERE İYİ ÖRNEK
Böyle bir hedef için patentli ve katma değeri yüksek ürünün önemine değiniyor Çoban. Şu çok önemli veriyi paylaşıyor: “Şölen’in kilogram ihracat fiyatı dünya ortalamasının üst seviyesinde. Türkiye’nin ortalaması kilogram başı 2.23 dolar iken Şölen’in fiyatı 3.69 dolar.”
İhracatta katma değer dediğinizde Şölen iyi bir örnek. Bir ürünün geliştirilmesi 3 yıl alıyorsa, tek ürünün Ar-Ge’si için 1 milyon Euro harcamak göze alınıyorsa “katma değer” kaçınılmaz geliyor. Biri Gaziantep’te, diğeri İstanbul’da olmak üzere iki tane Ar-Ge merkezine sahip Şölen’in dört doktoralı 45 Ar-Ge çalışanı var.
“Ar-Ge’yi daima kendi bünyemizde yapmıyoruz. Çözülecek bir sorun varsa en iyi hizmeti verecek olana gidiyoruz” diyen Çoban, “Sektörümüzde gelecek pazarlamada değil inovasyonda” diye ekliyor. 200’den fazla ürününü ABD’den Belçika’ya, Kolombiya’dan Maldivler’e ihraç eden Şölen 2016 yılında yüzde 20 büyümüş ve 763 milyon liralık ciroya ulaşmış. 2017 hedefi ise 1 milyar lirayı geçmek. Bu arada “uzay üssü” gibi dediğim Gaziantep’teki fabrikayı merak edenler önümüzdeki günlerde National Geographic kanalında yayınlanacak “Mega Fabrikalar” programını kaçırmasın.
Paylaş