Paylaş
Demokrasinin olmazsa olmazı olan bu kurumların birinci önceliği, ülkelerinin birliğini ve dirliğini sağlamak, diğer bir deyişle, bu yapıda çimento görevi görmektir.
Bunun için tüm siyasi partilerimizin, söz konusu vatansa gerisi teferruattır demeleri gerekir. Parti menfaatleriyle devletin âli menfaatleri çatıştığında, devleti öncelemek her siyasi partinin boynunun borcudur. Zira o devlet sayesinde vardır ve varlığını devam ettirebilmektedir.
Bizdeki siyasi partilere baktığımızda, esefle belirtelim ki durumun hiç iç açıcı olmadığını görürüz.
Ülkemiz için en büyük tehlike bölücülüktür. Bilindiği üzere ülkemiz, uzun yıllardır küresel bir terör tehdidi ile karşı karşıyadır. Daha da vahimi, bu tehdit bize dost ve müttefiklerimiz(!) tarafından yapılmaktadır.
Bu terörün amacı bellidir: Ülkemizin bir kısım topraklarını (Doğu ve Güneydoğu) koparıp bu yerlerde ayrı devlet kurmaktır. (İsrail’e hazır lokma)
Üzülerek belirtmeliyiz ki anılan bu bölgelerde (Doğu ve Güneydoğu), onca siyasi parti içinden yalnızca ikisinin varlığını görüyoruz: AK Parti ve HDP.
Bu endişeli durum siyasi partilerimizden çok, ülkemizin bekası ile ilgilidir.
Ne hazindir ki Cumhuriyet’in kurucusu olduğunu iddia eden CHP bu bölgelerde yoktur; tabela partisinden ibarettir. Dikkat edin: Devletin kurucu partisi olduğunu iddia etmek, hem gülünç ve hem de bölücülük yapmaktır. Kuruluş döneminde başka partiler mi vardı ki böyle bir söz söyleniyor. Nitekim çoklu partili sisteme geçildiğinde, kurulan CHP’nin dışındaki tüm partiler de CHP’den kopma değil miydi? O tarife göre, bunların hepsi kurucu olmuyor mu? Neden bir tanesi (CHP) bu iddiayı sürekli diline pelesenk ediyor? Böyle diyerek, ayrımcılık yapmıyor mu? Diğer partileri ötekileştirmiyor mu?
Bu zihniyetin geldiği noktaya bakar mısınız? Sözde kurucu partinin ülkemizin büyükçe bir bölümünde esamisi okunmuyor. Bundan da vahimi ise bu iddiadaki partinin, adının anılmadığı bölgelerde söz sahibi olan ve dağla bir türlü irtibatını kesmeyen bir partiye (HDP) payanda olmaktadır.
Üstelik o parti (HDP), gücünü anayasa ve kanunlardan değil, Kandil’den almaktadır.
Bu partinin milletvekillerinin ve belediye başkanlarının ne denli bir dalalet içinde olduklarını görmüyorlar mı? “Biz daha Apo’nun heykelini dikeceğiz”, “PKK sizi tükürüğüyle boğar”, “Türkiye devleti şu anda Kürt şehir ve ilçelerini yıkıyor”, “Asıl inşa edeceğimiz şey özerkliktir; bu halk artık kendini yönetme aşamasına geldi”, “Gelecek yüzyılda Kürdistan statüsü olacak. Belki federal devletleri, belki bağımsız devletleri olacak. Bedeli ağır olacak diye onurumuzu mu yitireceğiz?”, “Sırtımızı YPG’ye, PYD’ye dayıyoruz”, “PKK terör örgütü değildir” gibi hezeyanları söyleyen, nice suç eylemlerine iştirak eden ve bunlardan her birinin hakkında fezleke ve iddianame hazırlanan yıkıcı ve bölücü manzarayı görmüyorlar mı?
İşte CHP böyle bir partiyle işbirliği yapıyor ve onunla birlikte kazandığı belediyelerin kurumlarını onlara teslim ediyor.
Tayyip Erdoğan düşmanlığı bunların akıllarını başlarından almış, nereye sürüklendiklerinin kendileri bile farkında değil.
Oysa o bölgede Ankara’yı temsil eden yalnızca AK Parti var. Kızıp, kinlenip yok olmasını istedikleri Erdoğan ve AK Parti.
AK Parti de o bölgede olmasa, ne olacağını düşünüyorlar mı?
Yoksa ülkenin bölünmesi bunların umurlarında değil mi?
Söylesinler ki millet de kurucu mu, yıkıcı mı olduklarına rahat karar versin!
Paylaş