Paylaş
Salgın (pandemi) denilen illet yüzünden, dünyadaki tüm dengeler temellerinden sarsıldı. Herkes, kendi can ve mal derdine düştü. İnsanlar ve ülkeler kendilerinden daha muhtacına bakıp ibret alacaklarına, zayıf ve güçsüz olanın elindekini de alıp onu ölüme terk etmekte en ufak bir sakınca görmediler.
Zira altta kalanın canı çıksın zulmünün adı, 21. asır medeniyeti (!) idi.
Batı emperyalizmi (başta ABD ve İngiltere), Doğu emperyalizmine (Rusya ve Çin) çok kötü oyun oynadı. Çin ve Rusya’nın gelişip dünya üzerindeki nüfuz sahalarını genişletmeleri, ABD ile İngiltere’nin ödünü kopardı.
Mahut korku, kendilerine,bu kahpe oyunu oynattı.
Ne yapıp edip Rusya ile Çin’in önünü kesmek istediler. Önce, eski Sovyet uydusu olan ülkeleri NATO’ya ve AB’ye aldılar. Sinir uçlarıyla oynanan Rusya, ne dediyse, kimseye derdini anlatamadı. Daha doğrusu hiç kimse anlamak istemedi.
Kâğıttan kaplan olduğunu unutan Batı, Moskova’nın kapısı konumundaki Kiev’e (Ukrayna) kapı araladı. Batı’nın piyonu olan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski, kendisine aralanan bu kapıdan bodoslama dalmak istedi.
Halbuki Batı, oyun peşindeydi ve asla samimi değildi. AB’ye ve NATO’ya alır gibi yapıp kapıyı yüzüne kapattılar. Zelenski bu durumu anladığında (!), Ukrayna için iş işten geçmiş ve ülkeleri çoktan işgal edilmişti.
Rusya, oyuna getirildiğini bile bile Ukrayna’ya askeri müdahalede bulundu, bulunmak zorunda kaldı. Zira güvenlik açısından, ülkesini, Batı’nın insafına (insafsızlığına) bırakamazdı.
Batı, muhataplarına oynattığı bu kanlı oyunu seyretmekle yetindi. Tek yapabildikleri şey, Rusya’ya görülmedik yaptırımlar uygulamak, onu dünya ticaret sisteminin dışına itmek ve Rus mallarına ambargo koymak oldu. Batı’nın Rusya’ya bu denli yaklaşımı, ister istemez yeni ve başka dünyaların (ortaklıkların, birlikteliklerin) kurulmasını gerektirir. Zira Rusya’yı dünyadan soyutlayıp uzaya gönderemeyeceklerine göre, o da bu dünyanın nimetlerinden faydalanacak, başkalarının da kendi nimetlerinden faydalanmasını bir şekilde sağlayacaktır.
Nitekim Batı’nın birçok ülkesi onun doğalgazıyla ısınıyor ve fabrikalarını döndürüyor.
Bu durumda iki şey öne çıkıyor: Birincisi, Avrupa ülkeleri, ABD’ye ve NATO’ya güvenip bel bağlayamaz. Bundan dolayı da kendi ulusal savunma sistemlerini kurmaları gerekir. Bu duruma tipik örnek Almanya’dır; şimdiye dek savunmasını ABD’ye havale eden ülke, savunma bütçesini birden 100 milyar Euro’ya çıkardı.
İkincisi ise; tüm bu hengâme içerisinde, her iki ülkeye de eşit mesafede duran ve samimi olarak barış ve huzuru isteyen yegâne ülke Türkiye’dir. Üstelik Türkiye, bir NATO ülkesi olmasına rağmen bu denli özverili çabaları sergilemekte ve savaşmakta olan her iki ülkenin dışişleri bakanlarını Antalya’da bir araya getirebilmektedir.
Bu da elbette Sayın Erdoğan ile Sayın Putin’in görüşmeleri neticesinde vuku bulmuştur. Bu da demektir ki, Rus lider, sözüne, duruşuna ve samimiyetine inanacağı tek lider olarak Sayın Erdoğan’ı görmektedir.
Yarınki Putin-Zelenski görüşmesinin de, Türkiye’nin arabuluculuğuyla olabileceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Zira Türkiye, her iki ülke için olduğu kadar, bölgesinde de barışın, umudun ve istikrarın güvencesidir.
Yeter ki art niyetsiz olarak diğer ülke liderleri de aynı samimiyeti gösterebilsin.
Paylaş