Paylaş
Dünyanın çeşitli ülkelerindeki muhalefet partileri, iktidarlara karşı ürettikleri alternatif projelerle seçimlere girerler. Vaat ettikleri şeylerin ayakları yere basar, hayali konuşmazlar, seçmenin önüne plan ve projelerle çıkarlar.
Bizdeki muhalefet partilerine bakın, hepsinin hedefinde, yalnızca Sayın Erdoğan’ın şahsı var, onu alaşağı etsinler de sonrasında ne olursa olsun, isterse memleket batsın!
Hemen hepsinin tek derdi, Sayın Erdoğan; böyle bir muhalefet anlayışı olabilir mi?
Yıkıcılık, inkârcılık, imha edicilik üzerine kurulu ve ‘Dinim kinimdir’ diyen bir siyaset anlayışı.
Bu anlayış, yalnızca bugünün meselesi de değildir, dün de vardı ve onların da hedeflerinde sadece padişah vardı.
Dünün Osmanlı Paşası (Sadrazam Keçecizade Fuat Paşa) da aynı teraneleri sayıklıyordu ve şöyle diyordu: ‘Bir devlette iki kuvvet olur. Biri yukarıdan aşağıya gelir (Padişah). Bizim memlekette yukarıdan aşağıya gelen kuvvet herkesi eziyor. Aşağıdan ise bir kuvvet hasıl etmeye imkân yoktur. Bunun için pabuççu muştası gibi yandan bir kuvvet kullanmaya muhtacız. O kuvvetler de sefaretlerdir. (elçilikler-yabancı ülkeler)’
Paşa’nın kastettiği muşta, kunduracıların, derileri inceltmek için kullandıkları demir tokmak.
Vaktiyle Osmanlı paşalarının (sadrazam ve bakanları) da hedeflerindeki kişi, zamanın padişahı idi. Onu tahtından indirirlerse her şeyi halletmiş olacaklardı.
Aynı paşalar güruhu, yabancı devletlerle iş tutarak, Sultan Abdülaziz’i katletti, Sultan Abdülhamit’i alaşağı etti. Arzularına nail oldular ama bu istekleri, koca bir imparatorluğun yıkılmasıyla sonuçlandı.
Demek ki, o günkü yabancı devletlerin asıl hedefleri Osmanlı ülkesiydi lakin bizim ahmak paşalarımız bunu anlayamadı. Kullandıkları (aslında kullanıldıkları) muştalarla yıkılan, padişahtan öte ülkenin kendisiydi.
Aradan 150 sene de geçse ibret almadığımız için, bugün benzer olayları yaşıyoruz.
Ana muhalefet partisi lideri yabancı ülkelerin büyükelçilerine mektup yazarak; Kanal İstanbul’un engellenmesi için onlardan yardım istiyor. Zaten ABD Başkanı Biden da Sayın Erdoğan’dan kurtulmak için muhalefetle iş tutacağını açıklamış ve Türkiye ekonomisini mahvedeceğim demişti.
Aynı muhalefet, dün de: ‘Türkiye yangın yeridir. Sakın oraya gitmeyin ve zinhar yatırım yapmayın!’ demişti.
Diğer bir muhalefet partisi (İP) lideri ise, sürekli ABD’lilerle görüşmeyi alışkanlık haline getirdi. Ne görüştüklerini kendi partilileri bile bilmiyor!
Malum daha düne kadar pabuççu muştalarının yankıları IMF, FETÖ, PKK-YPG-PYD gibi envaı çeşit sömürü vasıtaları ve terör örgütleri ile içimizdeydi.
Sayın Erdoğan, IMF’yi kapı dışarı etti, terör örgütleriyle de kıyasıya savaşa tutuştu.
Evet, Erdoğan halkın doğrudan seçtiği bir cumhurbaşkanı, arkasında milletin kahir ekseriyeti var. Muhalefetin arkasında ise, kendilerinden medet umdukları, pabuççu muştası misali yabancı ülkeler var.
İmam-ı Şafi’ye sormuşlar: ‘Fitne zamanı hakkı tutanı nasıl anlarız?’ O da cevap vermiş: ‘Düşman oklarını takip ediniz, onlar sizi hak ehline götürür!’
ABD’nin, Fransa’nın, FETÖ’nün, PKK-YPG-PYD’nin, DEAŞ’ın hedefinde kim ya da kimler varsa hak ehli o veya onlardır.
Allah aşkına söyler misiniz; Türkiye’deki demokrasinin kalitesi ABD’nin çok mu umurundadır? Eğer zerre kadar demokrasi dertleri olsaydı uşağı konumundaki Orta Doğu’daki devletçiklere demokrasi götürmezler miydi?.
ABD’nin asıl derdi, Türkiye’yi eskisi gibi sömürmeye devam etmesidir. Sayın Erdoğan ve onun kararlı duruşu buna mani olmaktadır.
Sayın Erdoğan’ın ABD’nin hedefinde olmasını anlayabiliriz; hatta aynı Erdoğan’ın, bizdeki muhalefet partilerinin de hedefinde olmasını anlayabiliriz.
Bizim anlam veremediğimiz şey; Erdoğan’la mücadelede, bizdeki muhalefetin yabancıları işbirliğine çağırması ve onlarla iş tutmasıdır.
Erdoğan, ülkesini savunduğu ve yabancılara peşkeş çekmediği için, yabancıların hedefinde. Bunlar, el ele verip Erdoğan’ı yıktıklarında, yıkım sırası Türkiye’ye gelecek.
Yıkım ekibinin içimizdeki taşeronları, iktidara geleceklerini mi sanıyor? Gelseler bile muktedir olabileceklerini mi sanıyorlar?
İttihat Terakki de öyle sanmıştı lakin lider kadroları, yıktıkları ülkelerini terk etmekle de düşmanın kurşunlarına hedef olmaktan kurtulamadı!
Bizdeki muhalefet, ‘Benden sonrası tufan’ idraksizliğinden, yabancılarla işbirliği yapmaktan ve sadece Erdoğan’ın şahsına endeksli düşmanlık siyasetinden kurtulmalı.
Kurtulmalı ki, millete dönük projeleri üretmeye fırsat bulsunlar ve böylece kendilerini iktidara alternatif olarak sunabilsinler.
Paylaş