Paylaş
Ayrıca Suriye’deki insanlık dramına Türkiye’den başka duyarlı olan ve çaresizlik içinde olan milyonlarca Suriyeliye kucak açan, sınırın öte yakasındaki insan yığınları için de yardım için çırpınan başka bir ülke yok.
Rejim varil bombalarıyla Sünni bölgeleri yakıp yıkıyor, istiyor ki halk buraları terk etsin ve yarın demokratik bir seçim olursa aleyhlerine bir sonuç çıkmasın.
Türkiye ile sözde barış ve müzakere süreci başlatan Rusya ve İran ise başından beri rejimin yanında yer alarak onun adına savaşıyorlar. Aynı amaca hizmet etmek için Rusya havadan, İran karadan sivil katliamlarına devam ediyor.
AB ülkeleri ise düne kadar “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” idraksizliği içinde bu trajediyi seyrediyordu. İdlib bombardımanlarından sonra yüz binler yeniden Türkiye sınırına akın etti. AB ülkeleri, Türkiye’nin kaldıramayacağı bu yoğunluktaki mültecinin kendilerini tehdidi söz konusu olunca, başta Almanya ve Fransa, Rusya’ya ateşkes çağrısı yaptı.
Türkiye’nin yine bir gözlem noktası bu kez havadan vuruldu. Bir kez daha görüldü ki, Rusya’nın ve İran’ın yürüttüğü sinsi plan, zaman kazanmak ve Suriye topraklarını insansız olarak Şam yönetimine teslim etmektir.
ABD ile NATO, Türkiye’nin sözde yanında olduklarını açıklayarak sureta haktan gözükmek istemekteler. Belli ki tavşana kaç, tazıya tut demenin gayretindeler.
ABD bu tavrıyla aklı sıra çocuk kandıracak. FETÖ elebaşını ülkende tut ve onun emriyle Türkiye’de darbe üstüne darbeler yaptır; DAEŞ’i kur, silahlandır, Irak’ta ve Suriye’de iç savaş başlat; PKK/YPG/PYD gibi terör örgütlerini silahlandır, kendi uzmanlarınla eğit ve Türkiye’nin üzerine sal...
Bütün bunlardan sonra kalk ve de ki: “Türkiye bizim dostumuz, müttefikimiz ve ortağımız. Biz İdlib’de Türkiye’nin yanındayız!”
Yanında olmak böyleyse, karşısında olmak nasıldır diye düşünmek bile istemiyor insan.
İşin başından beri ABD’nin hedefi Sevr’i hortlatmak ve bölgeyi paramparça edip çok sayıda butik devletçikler oluşturmaktır. Dolayısıyla Türkiye’ye karşı takındığı bu tavrında asla samimi değildir. ABD’nin bölgemizde yaptığı her şey, petrol ve İsrail’in ‘arz-ı mevûd’a ulaşması içindir.
Türkiye’nin oluşturduğu gözlem noktalarının kendi güvenliği için hayati önemi var, bunlara havadan ve karadan uzanan eller mutlaka kırılmalıdır.
Türkiye ile Rusya arasında hem Ankara’da hem de Moskova’da yapılan görüşmelerden olumlu bir sonuç çıkmadı. Cuma günü saat 18.00’de Erdoğan’la Putin telefonla görüştü. Erdoğan, rejimin İdlib’de dizginlenmesinin ve insani krizin durdurulmasının şart olduğunu vurgulayarak, İdlib’de çözümün Soçi Mutabakatı’nın tam olarak uygulanmasından geçtiğini belirtti.
Malum, Türkiye, Suriye rejimine ayağını denk alması için şubat sonuna kadar süre verdi.
Bu arada Türkiye, takviye güçlerini bölgeye gönderdi. Zira maruz kaldığı tehditten yine kendi göbeğini kendisi keserek kurtulabileceğini çok iyi bilmektedir.
ABD ve Batı’nın istediği şey, Türkiye’yi Rusya’yla, o olmazsa İran’la, o da olmazsa Suriye rejimi ile savaşa sokmaktır.
Bu tuzak Suriye’de başından beri var, ancak Rusya’nın aymazlığı yüzünden git gide daha tehlikeli bir boyut kazanıyor.
Rusya, Türkiye ile el ele verirse Suriye’de rahat edebilir. Zira Suriye halkı, Rusya’ya da ABD’ye baktığı gibi bakıyor. O ise Suriye halkı yerine halka varil bombaları yağdıran rejimi tutuyor ve onun adına savaşıyor.
Paylaş