Paylaş
Bu kişiler, söylem ve eylemleriyle topluma yön verecek ve kalabalıkları peşinden sürükleyebilecek kıraatta olmalıdır.
Kısaca, liderlik vasfı taşımayan, o ruha sahip olmayan kişiler, bu arenada boy göstermemelidir. Hele Türkiye gibi, halkı büyük ekseriyetiyle başa bağlı bir milletin önüne düşecek kişinin, üstün vasıflarla donanımlı olması şarttır.
Aksi halde genel başkan olunabilir lakin lider olunamaz.
Siyasi partiler demokrasinin olmazsa olmazlarıdır. 2021 itibarıyla Türkiye’de 105 siyasi parti aktif haldedir. Biz gazeteciler bile, bunlardan 100’ünün ismini bilmiyoruz.
Belli ki, birileri siyasi partiyle derneği birbiriyle karıştırmış ve ortaya bu absürd manzara çıkmıştır. Zira bunların ülke yönetimine talip olma gibi bir arzuları yok, parti kurmak için parti kurmuşlar.
Halkın peşine takılacağı liderde aradığı en önemli vasıflardan biri de, kişinin ilkeli olmasıdır.
Özü-sözü bir, samimi, açık fikirli, seven ve sevilen, dava sahibi ve davasının yılmaz savunucusu, söylem ve eylemleriyle güven veren olmalıdır.
Hepsinden önemlisi, asla yalancı olmamalıdır!
Halk şu veya bu siyasetçiyi affedebilir lakin yalancıyı asla.
Zira unutulmamalıdır ki, halk şahsiyete meftundur. İlkeli insana ne denli tutkunsa, yanar-döner insandan da o nispette nefret eder. Kişilik sahibinin peşinden nasıl koşarsa, ilkesi nefsine endeksli insandan da aynı şekilde kaçar.
Bundan dolayıdır ki siyasi partilerden kopan hareketler, gerçek bir sebebe dayanmıyorsa halktan itibar görmezler. Zira bunların yöneticileri (asla lider olmazlar, olamazlar) kerameti kendilerinden bilen gafiller olarak ortalıkta sürünürler...
Davutoğlu ile Babacan, yıllar yılı Sayın Erdoğan liderliğinde, birlikte siyaset yaptılar. Hem de en üst düzey görevlerde bulunarak (bakan, başbakan yardımcısı ve başbakan) Sayın Erdoğan’ın kılıcını salladılar.
Kime karşı salladılar; elbette CHP ve diğer muhalefet partilerine karşı değil mi?
Biz buyuz deyip, halka bu görüntüyü verdiler. Halk da bunları, Sayın Erdoğan’ın yardımcıları ve CHP karşıtları olarak gördü ve benimsedi.
Sayın Erdoğan, halka söz verdiği yerde duruyor; dün ne dediyse bugün de onları söylüyor. Dün neleri vadettiyse bugün de onları yapmak için çırpınıyor. Dünkü CHP, o günkü Erdoğan’a karşıydı; bugünkü CHP de aynı Erdoğan’a karşıdır.
Demek ki, Sayın Erdoğan’ın dünkü ve bugünkü tavırları arasında bir tutarlılık var. Var ki, CHP, her iki Erdoğan’a karşı tutumunu sürdürüyor.
CHP, dün de Erdoğan’ın büyük projelerine karşıydı; bugün de.
Lakin AK Parti’nin mahut düşükleri; dün, tüm bu projelerin yılmaz savunucuları ve hatta yerine getirenleri idiniz.
Bugünse, size ne oldu ki, düne kadar tu kaka ettiğiniz CHP ile canciğer kuzu sarması oldunuz?
Düne kadar Türkiye’nin çehresini değiştirecek, Türkiye’ye çağ atlatacak dediğiniz projeleri bugün, felaket olarak nitelendiriyorsunuz.
Bu durumda, asıl felaket siz olmuyor musunuz? Sizin bu acıklı durumunuz olmuyor mu?
Gerçekten acınacak bir haliniz var; zira siz, bu denli ikircikli tavırlarınızla ancak düşmanlarınızı sevindirirsiniz. Ki, o düşmanımız dediklerinizle, bugün aynı saftasınız.
Dün ak dediğine bugün kara diyenin sözüne kim itibar eder? Etmedikleri gibi, sizi, davasına ihanetle suçlar.
Ayrıca CHP gibi muhalefetin orijinali varken, millet ne diye sizin gibi onuncu karbon kağıdından müsveddelerle uğraşsın?
Bir şeyin aslı varken, kopyasına, üstelik sahte olan kopyasına itibar edilir mi?
Kendinizin yaptırdığı anket sonuçlarından bile utanmıyorsunuz; Erdoğan düşmanlığı o kadar aklınızı örtmüş.
Böylesine sürüneceğinize CHP’ye katılın ve biz buyuz deyin, inanın daha samimi olursunuz!
İnsan, bakanlıktan ve hatta başbakanlıktan iner de yüzde 1 veya 1.5’luk ‘tırtıklamak’ peşinde koşar mı?
Siyasette ‘tırtıklamacı’ olmayı kendinize yakıştırıyor musunuz?
Tarihte bakan, başbakan yardımcısı ve başbakan olarak anılmak varken ‘tırtıklamacı’ olarak anılmak!
Ne güzel demişler: Kişinin kendine ettiğini, kimseler ona yapamaz.
Paylaş