Paylaş
Çok partili hayata geçtiğimiz 1946’dan beri doğup büyüyen ve süre gelen partilere baktığımızda, hemen hepsinin toplumsal karşılığının olduğunu görürüz.
Başlangıçta iki, daha sonra ise dört eğilim üzerine kurulan ve gelişen siyasi partilerimiz uzun soluklu olmuşlardır. Zira bunların her birisi, az ya da çok halktan karşılık bulmuştur.
Bu arada bir sürü parti kuruldu ve kapandı. Büyükçe bir kısmı ise hâlâ varlıklarını sürdürüyorlar. Tabela partisi hüviyetindeki bu oluşumların siyasette en ufak bir kıymet ifade etmedikleri bilinmektedir.
Türkiye siyasetinin ana eksenini oluşturan siyasi oluşumlar kitle partileridir. Kitle partileri lidere endekslidir. (Menderes-DP, İnönü-CHP, Demirel-AP, Türkeş-MHP, Özal-Anavatan, Erbakan-RP, Erdoğan-AK Parti vb)
İktidarda ya da muhalefette olsun, kitle partilerinin varlıklarını parçalanmadan sürdürmeleri çok zordur. Nitekim dört siyasi eğilimi oluşturan siyasi partilerimizin bölünmeyeni olmamıştır.
Her on yılda bir yapılan darbeler neticesinde de köklü bir siyasi geleneğimiz maalesef olamamıştır.
Bugün parti arayışı içinde olanların, AK Parti iktidarlarında üst düzeyde görev almış kişiler olduğunu görüyoruz. Bunlardan biri Abdullah Gül’le birlikte hareket eden Ali Babacan, bir diğeri de Ahmet Davutoğlu.
Görünen o ki, mahut zevat AK Parti’yi bölerek partileşemiyor ancak ‘bölen’ olarak partileşebilecekler. Yani artık AK Parti’de ikbal bulamayan eski bakan ve milletvekilleriyle şekillendirilecek oluşumlar peşindeler.
Bu da şu manaya geliyor: Bizi niye yeniden cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, milletvekili yapmadın deyip Sayın Erdoğan’a kin besleyenlerin intikam hareketi.
Zira bu kişiler, ne cumhurbaşkanlığı seçiminde, ne de genel ve yerel seçimlerde mensubu(!) oldukları partilerinin lehine bir çalışma içinde olmadılar.
Halbuki bunların hiçbirisi kendi oylarıyla milletvekili seçilmedi. Kitle partilerinde halk, lidere-liderin partisine oy veriyor. Hele büyükşehirlerde halk milletvekillerini tanımaz bile.
Halk, dün Menderes’e, İnönü’ye, Demirel’e, Ecevit’e, Özal’a, Erbakan’a, Türkeş’e oy veriyordu. Bugün de Erdoğan’a oy veriyor.
Kitle partileri lidere endeksli dedik. Lider, liderlik karizmasına sahip olacak ki halk yanında yer alıp hizalansın. Mahut zevatın hiçbirisinde kalabalıkları sürükleyecek liderlik karizması yok, genel başkan olabilirler ama asla lider olamazlar.
Peki halkta bir beklenti, toplumsal bir ihtiyaç yok, siyasi kulvarda bir boşluk da yok, buna rağmen yapılmak istenen ne?
Yapılmak istenen çok açık: Tayyip Erdoğan’ı alaşağı etmek. Kendileri kazanmak değil (o zaten muhal üstü muhal), yalnızca kin duydukları insana kaybettirmek.
O kaybetsin de kim gelirse gelsin.
Tüm Erdoğan düşmanları aynı şeyi istemiyor mu?
Paylaş