Paylaş
Bir gelip pir gelen pandemi, ekonomisi en güçlü ülkelerin insanlarının bile hayatlarını altüst etti. Salgının başında iddia edildiği gibi, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Nitekim olmadı ve bundan böyle olamayacak da.
Enerji ve girdi mallarındaki artışlar ile tedarik zincirlerindeki aksamalar ve hepsinden önemlisi, döviz fiyatlarındaki aşırı yükseliş, emtia yokluğunun yanında, olan mallarda da fahiş fiyatı getirdi.
Amerikalı ve Avrupalılar bu trajik durumla yeni karşılaşıyor lakin Türk insanının ömrü hep bu denli manipülasyonlara maruz kalmakla geçti.
Dememiz o ki, Türk milleti olarak biz bu filmi çok gördük.
En çok bir buçuk seneyle sınırlı koalisyon hükümetleri dönemlerinde, bir yandan zam yağmuru altında inlerken, diğer yandan en hayati temel gıda maddeleri dahil hemen her şeyin yokluğunu çekerdik.
En pahalı malın, olmayan mal olduğunu yıllarca gördük. Düşünün, margarin yağı, ayçiçeği yağı, tüp gaz, şeker gibi temel gıda madde ve ürünlerinin yanında benzin, mazot ve daha niceleri bulunmazdı.
Neredeyse tüm mal ve ürünler, tezgâh altından, gizli olarak ve karaborsa fiyatla satılırdı.
Hemen her gün elektrik kesintisi olur ve saatler boyu sürerdi. Benzincilerin önünde kilometrelerce taşıt kuyrukları oluşur, kısıtlı orandaki mazot veya benzin için gün boyu beklenirdi.
1980’li yılların başında, Türkiye’nin toplam ihracatı 2.4 milyar dolardı. Sadece benzin ithalatımız için ise, 3 milyar dolara ihtiyaç vardı.
Çok daha trajikomiği ise, hiçbir parti parlamentoda gerekli çoğunluğu sağlayamadığı için, hükümet kurma görevi Demirel’e veriliyor, o hükümeti kuramayınca, Ecevit hükümeti kurmakla görevlendiriliyordu. O da kuramayınca başa dönülüp, görev tekrar Demirel’e veriliyordu.
Hükümeti kurma görevi Demirel’e verildiğinde, birden tüm mallar bollaşıyor ve tezgâh üstüne çıkıyordu. Görev Ecevit’e verildiğinde ise, tüm mallar ortadan kayboluyor ve karaborsa başlıyordu.
“Türkiye’de işler bozuldu, bu böyle gitmez” deyip, düzelteceğiz diye darbe yapanlar ise, iktidara el koyduklarında memur maaşlarını ABD’ye ödettirdiler. ABD de bunu babasının hayrına yaptı, değil mi? Askerin ya da darbe hükümetlerinin işleri düzeltmesi böyle oluyordu!
Zavallı Başbakan Ecevit; Özel Kuvvetler için kendisinden tahsisat istendiğinde öğrendi, o ana kadar maaşların ABD tarafından ödendiğini! Başbakanların bu denli bilgisizlikleri karşısında, halkın ne bildiğini veya bilebileceğini varın siz düşünün!
Bizler, gecelik faizi yüzde 7.500’lerde yaşayarak bugünlere geldik.
Evet, ortalık güllük gülistanlık değil elbette. Piyasadaki sıkıntıyı yaşamayan kesim yok.
Ama bilelim ki, Türkiye eski Türkiye değildir. El ele verirsek, tüm bu sıkıntıları aşmamamız için hiçbir sebep yok.
Bu arada şu hususa tekrar işaret etmekte fayda var; tüm bu olumsuzluklara karşın, yangına körükle giden ahlaksız stokçular, derhal yakalanıp ibretlik cezalara çarptırılmalıdır.
Üstelik körükçüler, stokçularla sınırlı değil. İktidar karşıtı belediyelerde dövizin çıkışı, çığlıklarla karşılanıp hep birlikte alkışlanıyor ve hükümet düşecek (!) diye naralar atılıyor.
Ahlaksız esnaf da müşterilerine, “Almakta olduğunuz malın stoğunu yapın zira akşama aynı fiyatta bulamazsınız” diyerek, halkı kışkırtıyor.
Tuzları kuru TÜSİAD da, fırsat bu fırsat deyip, siyasete ayar vermeye çalışıyor.
Malum, kurt dumanlı havayı sever!
Paylaş