Paylaş
Önlem almada geç kalan ülkelerin dramatik hallerini görüyoruz. Çok şükür ülkemiz, o kategoride değil. Bu demek değildir ki, uzmanların ikazlarına dikkat etmeyelim ve hayatımızı normal akışı içerisinde sürdürelim.
Devletimizin uyarılarına harfiyen uyalım ve önemli bir neden olmadan sokağa çıkmayalım.
Pozitif bilimlerin gereği, nasıl ki her şey sebep-sonuç (determinizm) ilişkisine tabiyse, dinimizde de Allahü teala her şeyi bir sebeple yarattığını bildirmektedir. Bunun tek istisnası mucizelerdir.
Dünyamız gittikçe artan bir şekilde çeşitli musibetlere sahne olmaktadır. Bu durumun maddi olduğu kadar manevi sebepleri de elbette vardır.
Evrende fizik, kimya, biyoloji vb müspet bilimlerin kurallarının geçerliliğini görmemize rağmen, insanoğlu olarak bu kurallara ne kadar uyduk? Bize tertemiz bir şekilde emanet edilen doğayı ne hale getirdik?
Dünyanın çeşitli beldelerini karıncalar, çekirgeler ve hatta son olarak maymunlar istila ediyor.
Akdeniz, ölümden kaçan mülteci teknelerinin, kendilerini medeniyetin beşiği addeden ülkeler tarafından hunharca batırıldığı ölüm gölü haline getirildi.
Türkiye olarak, ülkemizin sınırlarında yaşanmakta olan mülteci feryatlarının en yakın tanığı ve yegâne yardımcılarıyız. Dünya, değil bunlara yardım etmek, daha ne kadar insanı mülteci yapabilirimin derdinde.
Yunanistan sınırında sergilenen vahşetten kimsenin kılı kımıldamıyor.
Myanmar’da, Çin’de (Doğu Türkistan), Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Yemen’de, Libya’da vb hep Müslüman kanı dökülüyor. Belli ki, birileri Müslümanları insan saymıyor.
Dünya bu kadar zulmü kaldırabilir mi?
Bunca masum insan, tamamen sahipsiz mi? Şairin dediği gibi, “...Mahşerde mi, biçarelerin yoksa felahı?”
Dünyada da bunun hesabı sorulmaz mı?
İşte küçücük bir virüs çıktı, tüm insanlık ne yapacağını şaşırmış durumda.
Sevgili kardeşim Ersoy Dede: “...İşgal günlerinde ilk önce uçağını indirebilmek için Müslüman toprakları üzerinde kavga eden barbar Batı... Evlerinden, yerlerinden, yurtlarından ettiğin o çocuklar gelsin gözünün önüne. Kapıları kapatırken suratlarına, bir mal gibi değer biçerken, kelle başı hesabı yaparken, çamaşırsız attığın Meriç Nehri’nde ölüme terk ederken mülteci çocukları, kimse sormaz bana bunun hesabını diye mi geçti aklından?..
Şimdi diyorlar ki, ‘Ellerinizi çok iyi yıkayın’...
Ya hu bunca kir ellerini yıkayınca geçer mi?” diye soruyor.
Cevap veriyorum: Bu kiri çıkaracak ne bir su ve ne de bir antiseptik mevcuttur kardeşim!
Ne demişler: Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste!
Paylaş