Paylaş
Millet can derdinde iken, birileri (kim siyasetçi, gazeteci-köşeyazarı, akademisyen, sanatçı, sosyal medya canavarı vb.) siyasi çıkar, kargaşa, kışkırtma, yalan ve iftira peşinde.
Milletin bağrı, ciğeri, evi barkı yanarken; bu denli acılı yangına körükle giden bir muhalefetimiz var. Akılları sıra, siyasi rant devşirecekler. Halbuki milletimiz bunların rezil hallerini, dünkü, kentsel dönüşüme karşı akla ziyan tavırlarını görüp hafızasına kaydetti.
Siyasetçiler, üstelik genel başkan düzeyindekiler, çıkıyor ve milletin gözünün içine bakarak yalan söylüyorlar. AK Parti iktidarlarının Hatay ilinin topraklarını yabancılara sattığını söylüyorlar. Serhat ilimizi, yani vatan toprağını peşkeş çektiğini ileri sürebiliyorlar.
Araştırıp bakıyorsunuz; Hatay’da, 1980 yılından itibaren yabancılara mülk satışı yasaklanmış. AK Parti hükümetlerinin çıkardığı kanunla da sadece Hatay’da değil, bütün sınır illerimizdeki taşınmazların (bunlara Hazine arazileri de dâhil edilmiş) yabancılara satışı yasaklanmış.
Bir diğer siyasetçi, “Enkazın altında AKP’liler varsa, onlar kurtarıldı. Garibanlar içinse hiçbir şey yapılmadı; onlar öldü” diyebilecek kadar çukurlaştı.
Muhalefet gazetesiyiz diye, atılan şu manşete bakar mısınız?: “Erdoğan’ın geçen yıl çıkardığı kararnameye göre... DEPREM BÖLGESİ RİSKLİ DEĞİLMİŞ.”
Aynı haberin çentik spotunda, “İktidar 2013’te Hatay İskenderun’daki 6 mahalleyi riskli bölge ilan etmişti. Geçen yıl o karar kaldırıldı. O mahallelerde yüzlerce kişi öldü” diye yazdılar.
Siz de merak ettiniz değil mi? Aynı iktidarın başı olan Erdoğan, riskli bölge ilan ettiği yerleri (hem Bakanlar Kurulu Karar ile ve hem de Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile) bilahare neden bu şekilde ilan etmek zorunda kaldı.
Zorunda kaldı. Çünkü muhalefet partileri, halkı bu kararlara karşı ayaklandırdılar, mitingler düzenlediler, halktan imza toplayarak bunları mahkemelere taşıdılar. Mahkeme de kentsel dönüşümü durdurma kararı verdi.
Kentsel dönüşüm ilanları, mahkeme kararıyla durdurulan bu binaların enkazında yüzlerce insanımız var. Nerede o halkı ayaklandıran sanatçılar, siyasetçiler, sivil toplum kuruluş temsilcileri?
Bunlar da diğer sorumlular gibi yargılanmalıdır. Bu kararları veren hâkimler, hangi vicdanla rahat uyuyabiliyorlar?
Bakınız, İstanbul’da Esenler Belediyesi TOKİ işbirliğiyle 60 bin konutluk kentsel dönüşüm yapıyor. İBB’nin başındaki Ekrem İmamoğlu ise, bu işe destek vereceğine ‘takoz’ olmaya çalışıyor. Kentsel dönüşümün durdurulması için mahkeme üstüne mahkeme açıyor.
Ekrem İmamoğlu, kentsel dönüşüm için parmak oynatmazken, bu yönde girişimde bulunan ilçe belediyelere engel olmaya çalışıyor.
İstanbul ve İzmir için olası depremlerden bahsediliyor. Bu kentlerimizin büyükşehir belediye başkanlarının kentsel dönüşüm konusunda adım attıklarını görmedik, görmüyoruz.
Her iki kentimizde de on binlerce çok riskli ve oturulamaz ve hatta deprem olmadan bile her an yıkılabilecek bina var.
Bu durumda, kimsenin keyfine bakılmaz; özellikle de, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana vb. gibi büyük şehirlerdeki belediyelerde görevde bulunan CHP’nin keyfine asla bırakılamaz, gereken yapılır, yapılmalıdır. Kanunsa kanun, yönetmelikse yönetmelik çıkarılmalı ve hiç kimseye eyvallah edilmemelidir.
Fay hatlarının geçtiği tüm illerimizde “deprem seferberliği” ilan edilmeli ve gereği yapılmalıdır.
Paylaş