Paylaş
Kibir, benlik (enaniyet), büyüklük taslamak her iyiliğe, her ne çeşit iyilik varsa hepsine manidir. Kibir, ahlaki zafiyetlerin içindekilerin en kötüsüdür.
Ve maalesef bu hastalık, en çok da siyaset sahnesinde görülmektedir. Zira orası, kelimenin tam anlamıyla ‘ölüm’ arenasıdır. Baba oğlu, evlat babayı, gözlerini kırpmadan öldürürler de gözleri hiçbir şeyi görmez. Birebir yaşadığım için yakından biliyorum. Seçilmeden önceki milletvekili adayı hali ile seçildikten sonraki milletvekili halini görseniz şaşarsınız. Seçildikten sonra, çoğu milletvekilinin ayakları yerden kesilir, havada yürüyorlar zannedersiniz.
Hele bir de; partinin veya partileri adına Meclis’in yönetiminde görev almışlarsa havada yürümek yerine uçuyorlardır. Artık onları tutabilene aşk olsun!
Sözümüz, elbette kendini bilenler için değildir. Kibir hastalığı, aşağıdan yukarıya doğru katlanarak büyür ve en tepedeki liderde en tehlikeli hale dönüşür.
Bu tip liderlerde, en yakınlarını bile görememe körlüğü oluşur (lider körlüğü).
Benliğini, kibir (enaniyet) kaplayan lider, ‘Ben yaptım, oldu!’ der. Oysa olan sadece oldu gibi gözükenden ibarettir ve hak ve hakikat namına bir şey olduğu yoktur.
Liderlerin evlatlarını seçme şansları yoktur lakin kadrolarını seçmek ve onların sorumluluğunu taşımak mevkiindedirler.
Lidere endeksli bir siyasi partiler kanunumuz var. Bundan dolayı da ‘siyasette lider oligarşisi’ yaşanmaktadır. Lider, partiyi A’dan Z’ye kadar kurşun askerlerden dizayn ediyor. Artık o lider, kaç seçim kaybederse kaybetsin, partideki liderlik koltuğundan olmuyor.
Bu durumun tipik örneği ana muhalefet partisi CHP ve onun genel başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Seçim kaybettikçe koltuğunu sağlamlaştırdı.
Böylesine bir güce sahip olan liderler de partilerini istedikleri gibi dönüştürebiliyorlar. Bu durumun da tipik örneği, yine aynı parti yani CHP ve onun başındaki Kılıçdaroğlu’dur.
Devletin kurucusu olduğunu iddia eden bu parti gitti, devleti ve Cumhuriyet’i yıkmak isteyenlerin yörüngesine girdi. Daha açık ifadesiyle Okyanus ötesinin yörüngesine... Partiyi de, bilinen CHP şirazesinden çıkarıp anlaşılmaz (bulamaç) hale getirdi.
CHP’deki bu denli lider tahakkümü, diğer ittifak ortaklarına da sirayet etti. CHP’nin olsun, İYİ Parti’nin olsun, diğer ‘küsurat’ partilerinin olsun, çıkardıkları adaylara bakın; büyük çoğunluğunun millete rağmen, millete inat ve hatta partilerine inat olduklarını görürsünüz.
FETÖ’ye methiye düzenleri ve FETÖ’nün emrinde siyaset yapanları, bölücü örgüt yardakçılarını, şehit yakınına ‘sinkaf’lı küfredenleri ve hatta bizzat kendilerine küfredenleri bile liste başlarına veya kazanacak yerlere yerleştirdiler.
Onca aykırı vekil adaylarına, partilerin içinden çıkan birkaç itiraz dışında kimseden itiraz çıkmadı, bu partiler kanunu olduğu müddetçe de çıkamaz.
Dedik ya lider tahakkümü var. Bu kafadaki liderlere göre, kendileri ne yaparsa yapsınlar, ‘tıpış tıpış’ gidilip oy verilecektir.
Kazın ayağının öyle olup olmadığını 14 Mayıs’ta göreceğiz!
Hatta daha şimdiden görmeye başladık bile; son anketlere göre İYİ Parti ve CHP erirken, Muharrem İnce’nin Memleket Partisi, beklenmedik şekilde büyüyor!
Eden kendine eder ve kişinin kendine ettiğini kimse ona edemez!
Paylaş