Paylaş
Bir taraftan küresel sorun iklim değişikliği ile oluşan asitleşme, diğer yandan doğrudan veya nehirlere boca edilen atıkların oluşturduğu kirlilik her geçen gün büyüyor.
Tüm bu olumsuzluklardan en fazla nasibini alan bir yer de bizim Marmara Denizi’miz.
Her bölgenin kendisine has özellikleri vardır. Bu bölgenin doğal dengesinin korunmasında bu yapının etkisi büyüktür.
Marmara’nın da böylesi bir yapısı vardır. Marmara Denizi esasında bir geçiş koridoru. Bu yönüyle zengin bir biyoçeşitliliğe sahiptir.
Ancak her iki yöndeki boğazlar, üç büyük çukurlu denizde adeta birer boğum işlevi görüyor.
Farklı tuzluluk oranlarına sahip iki denizin sularını barındıran Marmara’da, bu cihetle, iki katmanlı yapı var. Üstte düşük yoğunluklu Karadeniz suyu, altta ise yüksek yoğunluklu Akdeniz suyu bulunur. Üstte ısı değişikliği olurken, alt katmanda neredeyse bu değişim olmaz.
İki katmanlı yapı dikey yönlü karışımı sınırlandırıyor. Yüzeyde ise Marmara’nın derin çukurlarının bulunduğu Tekirdağ açıklarına nispeten oluşan sirkülasyon, özellikle de Körfez bölgelerinde çok nadir görülüyor.
Bu durum Marmara’da adeta bir durağanlık oluşturuyor.
Bu özel durumlarla birlikte, geçiş koridoru olması hasebiyle yıllık 43 bin transit gemi geçişine; kıta, yaka ve kıyıları buluşturan şehiriçi deniz hatlarına; balıkçılık faaliyetleri dolayısıyla oluşan çok büyük gemi hareketliliğine de ev sahipliği yapıyor.
Yaklaşık 1.000 kilometre uzunluğundaki kıyılara konuşlanmış 7 ilde yaşayan 25 milyon nüfusun yanında; ülke sanayisinin yüzde 50’sinden fazlasına ev sahipliği yapan, aynı şekilde hayvancılık ve tarımsal faaliyetlerin de yoğun seyrettiği Marmara, bu çerçevede büyük bir baskı altında-dır.
Tüm bu etkileşimler, Marmara Denizi’nin ekosistemine zarar vermekte ve sonuçta ‘deniz salyası’ ile karşılaşılmaktadır.
1970’lerden beri yaşanan kentleşme ve sanayi kaynaklı atıksular, Marmara’da yüksek bir bulanıklık oluşturdu. Bu durum, denizde daha fazla ısının absorbe edilmesi ile sonuçlanıyor.
Müsilajın (deniz salyası) üç ana sebebi var: Sıcaklık, durağanlık ve kirlilik.
Ancak en büyük etken hiç kuşkusuz endüstriyel, evsel ve tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan yoğun atıksu deşarjı.
Müsilaj sadece bugünün sorunu değil, yarının da sorunu. Sadece Marmara’nın da sorunu değil, Ege’nin de, Akdeniz’in de sorunu. Kirlilik sınır tanımaz zira.
Bu yüzden kirliliği, behemehal önlemek lazım...’
Dikkat edin; yukarıda sıralanan tüm olumsuzlukların kaynağı, biz insanlarız. Elbirliğiyle ne çevre bıraktık, ne iklim.
Hatırlayın; vaktiyle Haliç’e de aynını yapmıştık ve bu yüzden, Altın Boynuz kokudan geçilmiyordu. Nasıl geçilsin ki, mezbahayı bile akıntısı ol-mayan Haliç’in kıyısında kurmuştuk.
Haliç’i temizlemeye Sayın Dalan başladı, Sayın Erdoğan bitirdi; Marmara’yı temizlemek de ona nasip oluyor ve olacak. Zira onun dışında, siyasi kararlılık gösterecek başka bir siyasi lider yok. Zaten muhalifleri, yapmak yerine, Erdoğan’ın yaptığı ve yapmakta olduğu hizmetleri baltalamak ve durdurmak hevesindeler.
Alay-ı vala ile seçilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da türünün özelliğini göstererek; AK Parti döneminde yapımına karar verilen, Silahtarağa İleri Biyolojik Arıtma Tesisi projesini iptal etti.
Hayret ettik mi? Hayır. Herkes kendine yakışanı yapıyor.
Paylaş