Koynumuzda yılan beslemişiz!

Türkiye ile ABD’nin dost ve müttefikliği, vaktiyle ifade edildiği gibi; ayıyla yatağa girmeye benziyor. Bu sözü, zamanında ABD ile yatağa giren siyasetçi (İnönü), tecrübesiyle söylemiştir.

Haberin Devamı

2. Dünya Savaşı’nı kesin bir zaferle sona erdiren ABD ayısının yatağına bir girdik, pir girdik!

Demokrasi ve maddi yardım vaadiyle, İsmet İnönü’yle kedi fare ile oynar gibi oynadılar. ABD’nin İnönü’ye dayatıp imzalattırdığı anlaşmalarla Türkiye, kelimenin tam anlamıyla ‘uydu’ devlet haline getirildi.

Böylece; sözde demokrasinin (vesayetle hastalıklı) gelip geçen tüm iktidarları, ABD’ye bağımlı kalmış; ufak bir şekilde de olsa aykırı davranan iktidarlar alaşağı edilmiş; idam dahil, hemen her çeşit cezaya çarptırılıp hizaya sokulmuşlardır.

Bu yüzden; Adnan Menderes ve arkadaşları darağacını boylamış, Süleyman Demirel altı kere gitmiş, yedi kere gelmiş, Bülent Ecevit’e (Türkiye’ye)
ambargo konulmuş, Necmettin Erbakan’a dünya dar edilip iktidardan uzaklaştırılmış, Recep Tayyip Erdoğan’a da darbe üstüne darbe yapılarak iktidardan düşürülmeye çalışılmıştır.

Haberin Devamı

1940’lı yıllarda iliklenen ilk düğme yanlış olduğundan (ABD’nin isteği doğrultusunda anlaşmalar imzalandığından), ondan sonra iliklenen tüm düğmeler hep yanlış olmuştur.

ABD, Türkiye’nin yalnızca siyasetini teslim almadı; NATO ile askeriyesini, müfredatla Milli Eğitimini ve topyekûn ekonomisini güdümüne aldı.

Türkiye’ye biçilen kefen: İç siyasette; laiklik, komünizm gibi hayali tehlikeler oluşturulup halkın üzerine gidilerek (Bu yüzden, devlet baskısı ve zulmünden nasibini almayan hiçbir kesim olmamıştır); dış siyasette, başta komşular olmak üzere dış dünyayla irtibat kesilecek; eğitimde müfredatı ABD Büyükelçisi’nin başkanlığında ABD’li uzmanlar belirleyecek; ekonomide ise Türkiye, toplu iğne yapmaktan mahrum bırakılacaktı.

Türkiye, kendisine biçilen bu kefeni, ilk defa Turgut Özal’la yırtmış böylece dünya sahnesinde varlık gösterebilmiştir. Özal’dan önce, Türk girişimcisi için, sınırlarımızdan ötesi uzay gibiydi!

Cebinde 1 dolar taşıyan, eroin taşıyan muamelesi görürdü. Şu gördüğünüz, 81 vilayetin sokaklarını dolduran lüks araçlardan bir tekini bile göremezdiniz.

1965 yılında iktidar olan Süleyman Demirel’in şu ibretlik sözleri her şeyi anlatıyor: “Elektrik düğmesine bastığınızda yanan lambada ben varım; musluğu açtığınızda akan suda ben varım. Ben bu ülkenin Başbakanı olarak valimi, Hakkâri’ye katırın kuyruğunda yolladım.”

Haberin Devamı

İşte her şeyi ile ABD’ye teslim olan Türkiye’nin durumu bu idi. Oysa bize, “Siz bir şey yapmayın, nerede ne gerekiyorsa biz yaparız” demişti Amerika. Bizim siyasetçiler de buna kanıp Türkiye’yi küçük Amerika yapma vadinde bulunuyorlardı.

Gerçekten küçük Amerika olmuştuk ama bu, bizim anladığımız manada değildi. Askerimiz, polisimiz, adliye teşkilatımız, eğitim müesseselerimiz ve diğer tüm kurum ve kuruluşlarımız, içeriden ele geçirilmişti.

Dışı FETÖ, içi CIA olan bu sinsi yapı, ülkemizi paramparça edip her bir parçayı ağa-babaları olan ABD’ye peşkeş çekeceklerdi.

Sittin senedir koynumuzda beslediğimiz bu ejderhaya, ilk defa Recep Tayyip Erdoğan karşı koydu.

Haberin Devamı

Ejderha, üst üste, her yanımızdan ısırmak istedi, başaramadı. Altın vuruşu 15 Temmuz’du, onda da Erdoğan’a sahip çıkan milletin, azim ve karlılığı ile boyunun ölçüsünü aldı.

Bu kez ekonomik kozunu deniyor; zira önceki Başkan: “...Benim belirlediğim sınırların dışına çıkarsa Türkiye ekonomisini mahvederim” demişti.

Diğer bir ifadeyle bize, “Çizmeyi aşmayın, aşarsanız ezerim” diyor.

Bu arada, köprülerin altından çok sular aktı ve Erdoğan Türkiye’si boş durmadı; yalnızca çizmeyi değil, onların boylarını da aştı.

Artık kedi, fareyle oynamak istese de hevesi kursağında kalıyor.

Minderde Koca Yusuf’la Yankee’nin (Yanki) güreşi var.

Bahisçiler Yankee’ye oynadı lakin bir ve ikinci devreyi kaybettiler.

Haberin Devamı

Kıran kırana geçen müsabakanın son devresi yapılıyor.

Görelim Mevla’m neyler; neylerse güzel eyler.

Yazarın Tüm Yazıları