Paylaş
Dünyanın sözde en güçlü ve en medeni ülkeleri, bu haksızlığa el koyarak, giderilmesi için çaba harcayacaklardı.
ABD, Rusya ve Fransa’dan oluşan Minsk grubu, hak ve hakikati arayacakları yerde, zalimin yanında yer aldılar ve işi tek kelime ile sürüncemede bıraktılar.
Ne zalimin zulmü ne de mazlumun gözyaşı onlar için bir şey ifade ediyordu.
Akılları sıra işgali zamana yayıp unutturacaklardı. Yine onlara göre nasılsa Türk dünyası paramparça edilmiş, üstelik Türklükleri bile kendilerine unutturulmuştu!
Daha da unutturulması için aralwarındaki fiziki ve manevi bağlar koparılmalıydı ve koparılacaktı.
Onlara göre bu işgalle koparıldı. Zira Karabağ’ın Ermenistan’a işgal ettirilmesi, Türk dünyasına karşı yeni bir Çin seddi inşasıydı.
Ne hazindir ki bu seddi dik tutabilmek uğruna İran bile Ermenistan’ın yanında yer aldı. Halbuki İran’ın yarıya yakını Azeri Türkü’dür, diğer yarısı da Azerbaycanlılarla aynı inancı (mezhep olarak) paylaşmaktadır.
Öte yandan Ermenistan’la ortak hezimete uğramanın şaşkınlığıyla Fransa, meclisinde aldığı bir kararla Dağlık Karabağ’ın sözde bağımsızlığını tanıdı!
Bade harabül-Basra!
Ermenistan’ın bile tanımadığını Fransa tanıyarak, kraldan fazla kralcı olmasının yanında kendi yüzkarası halini sergiliyor.
70 yıl boyunca Sovyet zulmü altında inim inim inletilen Türklerin her birinin peş peşe bağımsızlığını ilan etmeleri, onların yalnızca bir şeyi değil hiçbir şeyi unutmadıklarının işaretiydi.
Türk, kendine yapılan zulmü asla unutmaz. Zamanı ve zemini kollar, bu müddet esnasında da çeliğe su verir. Yani için için oluşur; ocak kızıştığında da Hanya’yı Konya’yı gösterir!
İşte tam 30 yıl sonra Karabağ’da ocak kızıştı; zalim Ermenistan, çelikleşen Türkün iradesi karşısında eridi, teslim oldu, işgal ettiği Karabağ’dan çekilmek zorunda kaldı.
Perşembe günü Bakü’de zafer kutlamaları vardı. Her iki ülke halk ve yöneticilerinin sıklıkla dillendirdikleri “iki devlet tek millet”i ete kemiğe büründüren Türkiye lideri Erdoğan da şeref konuğu olarak oradaydı.
Ayrı kalmanın nelere mal olduğunu (gözyaşı ve hezimet), birlikteliğin neler sağladığını (başarı ve zafer) görüp kenetlendiler.
Sarsılmaz bir Türkiye-Azerbaycan birliği dileriz, diğer Türk cumhuriyetlerine de örnek olur.
AB, Arap Birliği ve daha nice devletlerin bir araya gelip kurdukları çeşitli birliktelikler var ancak bir Türk Birliği, henüz kuvveden fiile çıkabilmiş değil.
Akıllarının başlarına gelebilmesi için illa ki (Allah saklasın) işgal edilmeleri mi gerekiyor?
Paylaş