Paylaş
Malum, Osmanlı döneminde, Ordu-yu Hümayun Avrupa’ya her sefere çıkışında, bu durumu fırsat bilen İran bizi arkadan vurmaya yeltenmiştir.
İran, özellikle 1979’daki Şii mezhebinin siyasi görüşlerini esas alan ‘devrim’den sonra, sürekli olarak rejim ihracına yönelik çabalarını sürdürmüştür ve halen sürdürmektedir.
İran’ın sahip olduğu petrol, petrole sahip olan diğer ülkelerde olduğu gibi başlarına bela olmuştur. Nitekim 1950 yılında İran petrollerini millileştiren başbakan Musaddık, CIA tarafından görevinden uzaklaştırıp idam edilir ve ülke Batı’nın istediği şekle sokulur.
Devrimin hemen akabinde ise (1980), Irak’la sekiz sene sürecek bir savaşa tutuştu. Bu manasız savaşın galibi olmadı ama her iki ülke de kaynaklarını heba etti. Gelinen noktada, bugün bile İran halkı ambargo altında, Irak halkı da işgal altında inim inim inliyor.
Bakınız her iki ülkede halk, sokakları yangın yerine çeviriyor. ABD, utanmadan ambargo altında inlettiği İran halkının yanında olduğunu açıkladı.
İran, Obama döneminde ABD’ye yanaştı, tıpkı şah döneminde olduğu gibi. Obama iyi polisi oynadı, Trump ise kötü polisi oynuyor. Halbuki ABD, petrol sahibi diğer İslam ülkeleriyle olduğu gibi İran ve Irak’la da kedinin fareyle oynaması gibi oynuyor.
Obama’dan yüz bulan İran, Körfez boyunca, Yemen de dahil rejim ihracına kalkıştı. Meydanın kendisine bilerek ve Müslümanları birbirine karşı kırdırmak için boş bırakıldığını anlamadı veya anlamak istemedi.
Emperyalistlerin niyeti dün olduğu gibi bugün de aynıydı: Müslümanlar arasında mezhep savaşı çıkarmak, İran’la-Suudi Arabistan’ı, İran’la-Türkiye’yi birbirine kırdırmak.
Devletler arasında bir savaş çıkaramadılar ama İran’ı Lübnan’ın, Suriye’nin, Suudi Arabistan’ın ve Yemen’in başına bela ettiler.
Kabına bir türlü sığmayan, esip gürleyen İran, aklı sıra bölgede yegâne belirleyici güç olacaktı.
ABD, daha da ileri giderek, Irak’ta İran yanlısı Şii hükümet kurdurup Sünnilere zulmettirdi ve DAEŞ’i yine kendisi hortlattı.
Emperyalistlerin bir taşla kaç kuş vurduğunu görüyor musunuz?
DAEŞ denilen canavarlar sürüsünü de tüm dünyaya İslamiyet diye tanıttılar. İslamiyet bu ise Müslümanlar da teröristlerin ta kendileriydi. O halde, Müslümanların şu ya da bu şekilde kırılmasında insanca zayiat olmayacaktı!
Nitekim olmuyor da!
Müslüman ülke liderlerinin bu denli gaflet ve dalaletlerinden, Müslüman halklar birbirlerini gırtlaklarken, ülkeleri ve sahip oldukları zenginlikleri emperyalistlerin işgal ve tasarrufu altında.
Emperyalistlerin, Nasrettin Hoca’nın evine giren hırsız gibi olduğunu bir türlü anlamadılar; gel dersin gelmez, git dersin gitmez.
Müslüman ülkelerin evlerini hırsız giremeyecek şekilde sağlam yapmalarından başkaca çareleri yoktur. Bunun da tek yolu güçlü olmaktan geçiyor.
Mevcut liderlerle de bu olamayacağına göre, ibret alınmadan, tarih tekerrür etmeye devam edecek.
Emperyalistler sürekli tavşana kaç tazıya tut derken, zavallı İslam ülkeleri de birbirlerinin tavşanı ya da tazısı olmak için adeta yarışıyorlar.
Sonuçta her biri aynı kodese tıkılıyor ama gel de anlat!
Paylaş