Paylaş
İnsanlığın yüz karası bu adam, nasıl bu kadar rağbet görebildi? O ve ona benzeyen din bezirgânı şarlatanlar, insan müsveddesi melunlar, nasıl oluyor da peşlerinde binlerce ve hatta on binlerce insanı sürükleyebiliyorlar?
Onun dershanelerine veya okullarına olan teveccühün kriteri yalnızca başarı değildi elbet. Zira onun tercih ettiği ve tesir altına aldığı gençler zaten başarılı kişilerdi.
O halde anne-babalar, çocuklarını onun eğitim kurumlarına vermekte neden yarış halindeydi?
Hiç düşündünüz mü?
Bu sorunun tek bir cevabı var, onu da Süleyman Demirel bir yakınmayla ifade etmişti: “Bana tetik çekenlerle tespih çekenler aynıdır dedirtemezsiniz!”
Yani teröristle dindarı aynı kefeye koyduramazsınız.
İşte sistemi içinden çökerten vesayet rejimi, dindarı(!) da terörist yapmayı becerdi ve görün bir taşla kaç vurdu!
Bizdeki rejim, kurulduğu günden itibaren dini ve dindarı öcü gördü. Dinden ve dindarlardan ürktü ve onları takip etti. Birkaç kişinin bir evde oturup din kitabı okumaları, terör eylemi, eşkıyalık sayıldı.
Bu kişilere devletine başkaldıran terörist muamelesi yapıldı.
Devlet, yaşla kuruyu ayırt etmeksizin herkesi aynı torbanın içine koyunca, bu denli şer odaklarına gün doğdu.
Yağmurdan kaçan doluya tutuldu. Bütün olay bundan ibarettir.
Bizim kanaatimize göre yağmurdan kaçıran da doluya tutturan da aynı merkezdir.
Bu ülkede uzun yıllar din eğitimi yapılmadı; dolayısıyla o boşluk, yerin altında, gizlice giderilmeye çalışıldı.
Bir şey yerin altına girince ve de gizli olunca her türlü kontrolden çıkar. O körpe yavrular, ne oldukları belirsiz kişilerin elinde kalır.
Toplumun büyük kesimi dinden habersiz yetişti. Bir kısmı da din diye kulaktan dolma hurafeleri belledi ve tabiatıyla onlara ve dine düşman kesildi.
Dini eğitim almamış, liseli veya üniversiteli gençle anne ve babası çatıştı. Yeterli derecede dini bilgiden yoksun dindar anne ve babalar çocuklarını ikna edemedi.
Durumun vahametini gören anne ve babalar, çocuklarını dinini öğretecek eğitim kurumu arayışına girdi.
Halkın beklentisi şuydu: Oğlum mühendis, doktor, avukat vb olsun ama dinini unutmasın, dinini de bilsin ve onun da gereklerini yerine getirsin.
İşte toplumdaki bu açlığı FETÖ, kendi yöntemleriyle gidermeye çalıştı. O alanı, dershaneleriyle, yurt ve ışık evleriyle, her kademedeki okullarıyla doldurdu.
Halk, çocuklarını dinini, diyanetini öğrensin diye bu kurumlara verdi; mankurt yetişsin diye vermedi.
Devlet ve millet düşmanı olsun, milletin ve Meclis’in üzerine bomba yağdırsınlar diye asla vermedi.
Lakin gelinen bu noktada halkın bir bölümünün (özellikle dine bigâne olanlar) din ve dindar diye karşılarında bu ucube tipleri görünce dine ve dindara olan düşmanlıkları bir o kadar arttı.
Bu toplum, temelde sosyolojik olarak böyle bölündü ve birbirine düşman edildi.
Yani tetik çekenle, sözde tespih çeken aynı oldu.
Devlet her kademedeki okullarında dinin doğrusunu öğretseydi, bu gençler ne bu aşağılık tiplerin, bu sapıkların eline düşerdi ve ne de bunların öğrettiği sahte dine inanırdı.
Ve ne de 15 Temmuz’daki gibi bir aşağılık hal yaşanırdı.
Paylaş