Paylaş
Bahse konu olan bu hal, normal demokrasiler için geçerlidir. Bizde ise hiçbir zaman normal demokrasi işletilemediğinden, iktidarlar daha çok seçim dışı yollarla (darbelerle) el değiştirmiştir.
Bunun da sebebi, bizdeki muhalefetin sandıktan ümidini kesmiş olmasındandır. Seçim yenilgisinden sonra “Bizim oyumuzla dağdaki çobanın oyu bir olur mu?” diye sayıklamaları da bundandır.
Bakınız, çok açık söylüyoruz: Muhalefet ne erken seçim talebinde ve ne de eski vesayet (parlamenter) sistemine dönmekte samimi değildir. Laf olsun torba dolsun kabilinden konuşmaktadırlar.
Hukuksal olarak erken seçim olabilmesi için iki şart var: Biri, parlamentoda 360 üyenin bu işe evet demesi. Değil muhalefet partilerinin, iktidar partilerinin bile parlamentoda 360 üyelikleri bulunmamaktadır.
Parlamentodan böyle bir karar çıkamayacağına göre, geriye bir şart kalıyor, o da Cumhurbaşkanı’nın bu işe karar vermesidir. Cumhurbaşkanı’nın böyle bir karar alabilmesi için kendi süresini de sonlandırması gerekiyor.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde, Cumhurbaşkanı ve onun hükümeti tam yetkiyle zaten iş başındadır. Ve daha 2-2.5 sene bu yetkilerini kullanabilirler. Ayrıca millet de onları 5 yıllığına seçti.
Cumhurbaşkanı’nın böyle bir durumda erken seçim kararını alması, akıl kârı mıdır? Öyle ya, millete yetki almak için gidilir; yetki zaten kendilerinde. Millet “Ne için bana geldin” demez mi?
Görüldüğü üzere her iki şıkta da erken seçim hayalden ibarettir.
Muhalefet elbette erken seçim lafını diline pelesenk edecektir. Bunun sebebi, parti tabanına umut aşılamak ve onları diri tutmaktır.
Buna rağmen muhalefet partilerinde bir hareketlenme (istifa) söz konusu ise hükümet yerine, muhalefetin (parti yönetimlerinin) yenilenmesi gerekmez mi?
On keresinde de her çıkılan seçimde yenilen muhalefet, kendini yenilemeden ‘erken seçim’ diyorsa, başka bir beklentisi var demektir.
Geride demokratik teamüllere uymayan (hukuksuz) bir üçüncü yol kalıyor. O da iş başındaki Cumhurbaşkanı’nı ve hükümetini bir erken seçime gitmeye zorlamaktır.
Bunu da dillendirdiler ve dediler ki “Menderes erken seçime gitseydi darbe olmazdı!”
Bir milletvekili eskisi de diyor ki “Bu Tayyip Erdoğan gitsin, vallahi de billahi de canımı vermeye hazırım!”
Yahu! Bu Tayyip Erdoğan denilen kişiyi bu millet yüzde 52 oyla seçti. Diğer bir deyişle, 51 milyon 189 bin 698 oy kullanıldı, bunların 1 milyon 53 bin 362’si geçersiz sayıldı, Erdoğan ise 26 milyon 329 bin 920 oyla Cumhurbaşkanı seçildi (yüzde 52.59).
Bu milletvekili eskisi canını sözde ortaya koyuyor da adama demezler mi ki “Demokraside bu denli milyonların karşısında kaç paralık canın var?”
Akılları sıra, şimdiye kadar yapageldikleri gibi darbeye giden yollara taş döşüyorlar; algı oluşturacaklar.
Demek ki 15 Temmuz aşağılık ayaklanması karşısında milletin şahlanışından hiç ders çıkarmamışlar.
İşte vesayet sisteminin hayalini kurmaları da bu yüzdendir. Zira Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle darbeler de tarihin karanlık sayfalarında yerini almıştır.
Hiç kimse boş yere akıntıya kürek çekmesin.
Prangalarından kurtulan bu milletin yürüyüşünü ve yükselişini kimse durduramayacaktır.
Paylaş