Enerji, teknoloji ve milli güvenlik (2)

Bab-ı Ali Toplantıları’nda 2011’de yaptığı konuşmada dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız; “Enerji fiyatlaması en zor konulardan biridir. Devlet piyasa belirleyici olarak davranırsa enerji fiyatı vatandaş – tüketici lehine uygun hale getirilebilir ancak bu kez de enerji üreticisi – dağıtıcısı kar edemez, dağıtım şebekesini yenileyemez, geliştiremez ve üretim için yatırım yapmaz. Bu bir girdap durumdur. Bu iki konuyu dengede tutmak büyük maharetli bir akrobasidir” demişti.

Haberin Devamı

Dönemin Bakanı Yıldız’ın özetle aktardığım ifadesi enerjinin bir ülkenin büyümesindeki hayati önemi ve gerekliliği ancak fiyatıyla da vatandaş – devlet ilişkisindeki kritik yerini anlatmaktaydı.

Enerjinin ikinci önemi daha üst seviyededir; milli bütçe açısından en büyük ‘gedik’ açıcıdır. Türkiye, enerjide giderek azalması için yoğunlaşan çabalara rağmen hala net ithalatçı konumdadır. Milli bütçede cari açığın en önemli yüzdesine enerjide dışa bağımlılık ve ithalat neden olmaktadır. Karadeniz ve Akdeniz’de, Güney Doğu’da artan arama çalışmaları, bu amaçla devreye sokulan sismik sondaj gemileri, Kıbrıs açıklarında ortaya çıkan uluslararası tartışmalarla konu devletin gündemindeki yer ve önemini azaltmamıştır. Bazı kesimler bu teşebbüslere, ortaya çıkan sonuçlara köklerindeki art bakış nedeniyle alaycı, küçümseyici yaklaşsalar dahi, olumlu gelişmeler devam etmektedir. Akkuyu nükleer santralının devreye girecek olması, yenilenebilir enerjide son yıllarda artan kapasite, enerjide dönüşümün her tür binaya, kent dışında köye, kırsala dahi yansımaya başlaması, ilerde Türkiye’nin bu alanda rahat nefes alabileceğinin müjdecisi olan göstergelerdir.

Haberin Devamı

Enerjide dönüşümle azami sayıda yapının şebekeden bağımsız kendine yeterli hale gelebilmesi, yenilenebilir kaynaklar ve nükleerden karşılanan enerji kapasitesinin, artışı durdurulacak ve mümkünse de zamanla sıfırlanacak enerji ithalatı ile milli bütçede açığın yılda ortalama 40 milyar dolar azalması anlamına gelecektir.

Daha da önemlisi ithalatın yol açtığı ‘dışa bağımlılık’, tıpkı İHA veya geniş anlamda savunma sanayisinde olduğu gibi azaltılıp sıfırlandıkça Türkiye’nin muktedir, hükümran, iddialı ülke olma iddiası, New York’ta Birleşmiş Milletler binasının tam karşısına dört başı mamur Türkevi’ni dikip, Ermenistan Başbakanı’nı o binada kabul etmekten bile daha anlamlı, etkili sonuçlar doğuracaktır.

Gerçek ve tam bağımsızlık için enerjide sürdürülebilir ve kendine yeterli olmak Türkiye Yüzyılı’nın temel stratejik hedefi olarak değerlidir.

Haberin Devamı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın enerjiye de savunma sanayisi kadar önem verdiğini görüyoruz. TOGG ve peşi sıra Çin menşeili BYD, muhtemelen Cherry, MG, Habaş Grubu’nun girişimi, Düzce’de Volta, Ziraat Bankası’nın ortak olduğu elektrikli traktör projesi gibi birçok elektrikli araç üreticisinin yatırımı, fosil yakıt bağımlılığını azaltacak adımlardır. Erdoğan’ın mevcut Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, Sanayii ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır çok genç yaşlarında müktesebatlarının doluluğu ile bu büyük sorumluluğu taşımaktadırlar.

Bir önceki Bakan Fatih Dönmez ‘Enerji hayattır’ demişti. Doğru, fiyatı ile herkesi ve üretimi etkileyen, ithalatı ile milli bütçeyi sarsan, yokluğu ile de milli güvenlik sorunu tetikleyebilecek bir konu olan enerji hayattır. Enerji yoksa hastanede ameliyat, okulda eğitim, fabrikada üretim olmaz, evde aş pişmez...

Haberin Devamı

Ve Türkiye son 22 yılda altyapı ve üstyapıda eriştiği düzeyi katma değerli teknolojik ürün ile taçlandıracağı, yapay zekâya entegre bakışı da geliştireceği için sadece bugünkü ihtiyacın değil yarınkinin de karşılanacağı bir düzeni kurmak zorundadır.

Ulaşım, sağlık, turizm alanında gelinen üst seviye teknoloji ve enerjide de gelecek ve ‘beka sorunu’ potansiyelinden dolayı eksiksiz düşünülmelidir.

Yazarın Tüm Yazıları