Paylaş
Halkın iktidarı alaşağı edildi; Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar Kurulu üyeleri ve iktidar partisine mensup milletvekilleri derdest edilip Yassıada’ya tıkıldı.
Cumhurun (milletin) temsilcisi Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı korumakla görevli Muhafız Alayı Komutanı tutukladı.
Yassıada’da sözde bir mahkeme kuruldu ve adına Yüksek Adalet Divanı denildi.
Gerçekte ise 20. yüzyılda, Batı’nın ortaçağ karanlığından devşirdiği ‘engizisyon’un ta kendisiydi.
Meğerse mahut cinayet şebekesinin askeri üyeleri, daha işin başında, 1950 seçimleriyle seçimi kaybeden İnönü’ye gitmişler ve o isterse iktidarı DP’lilere teslim etmeyeceklerini söylemişlerdi.
İnönü ise bir önceki (1946) seçiminin şaibesi altında ezilerek ve daha da önemlisi, ‘açık oy, gizli tasnif’ şeklindeki akla ziyan, karakuşi kanunun mimarı olarak böylesi bir kepazeliğe ‘evet’ demedi, diyemedi.
Diyemezdi çünkü bu rezil hali dünyaya anlatamazdı.
Böylece 27 yıllık tek partili CHP iktidarı son buldu. 14 Mayıs 1950, “Yeter, söz milletindir” denilip demokrasiye geçtiğimiz gündür. Şu halde bu gün (14 Mayıs) gerçekte demokrasi bayramıdır.
Ama gelin görün ki milli iradeye kast edenler, katlettikleri bu uğursuz güne, 27 Mayıs’a (1960) ‘hürriyet ve anayasa bayramı’ dediler.
Aynı darbe zihniyetinin maskara haline bakın ki bundan 20 sene sonraki ihtilalde (1980), bu kez daha baskıcı bir anayasa yapmak zorunda kalır ve eskisiyle birlikte o uğursuz bayramı da kaldırır.
Yüksek Adalet Divanı denilen en alçak cinayet şebekesinin reisi Salim Başol, sözde mahkemede kendisine itiraz eden şehit Başbakan Adnan Menderes’e aynen şöyle diyecektir: “Sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor!”
İşte böylesine düzmece bir mahkemenin kararıyla bu ülkenin başbakan ve iki bakanı darağacına gönderildi.
Gerçekte idam edilen sadece Menderes ve arkadaşları değildi; milli irade idi, demokrasiydi ve topyekûn bir milletin istikbali ve umuduydu.
Mahut şebekenin soysuzluklarına ve iğrençliklerine bakın ve hak-hukuk adına utanın! Sözde mahkeme üyelerinin ellerinde delil diye gösterip dillendirdikleri şey, Menderes’in kasasına kendi elleriyle koyup getirdikleri bir kadın külotudur.
Bu çukur insan müsveddeleri, ‘köpek davası, bebek davası’ gibi konularla bu ülkenin cumhurbaşkanını, başbakanını, bakan ve bürokratlarını suçlayıp cezalandırdılar.
Aynı cunta, basına talimat vererek şu aşağılık yalanları yazdırıyordu: “Menderes, gösteri yapan üniversite gençlerini toplayıp işkence yapıyor ve onların ölülerini kıyma makinelerinden geçiriyor.”
Düşünebiliyor musunuz? 1924 Anayasası’na göre sadece vatana ihanetten yargılanması gereken Cumhurbaşkanı Celal Bayar, bu sözde mahkemede ‘köpek davası’ndan yargılanıp mahkûm olmuştur. (Afgan kralının kendisine hediye ettiği bir köpeği sattırıp bu parayla Ödemiş’te Mursallı Köyü’ne çeşme yaptırması.)
Hukuku guguk yapan bu zihniyete merhum Menderes’in son ikazı şöyledir: “Kellemi onlara götürdüğünüzde deyiniz ki ‘Adnan Menderes hürriyet uğruna koyduğu başını 17 sene evvel almadığınız için sizlere müteşekkirdir.’ İdam edilmek için ortada hiçbir sebep yok. Ölüme kadar metanetle gittiğimi, silahların gölgesinde yaşayan kahraman(!) efendilerinize acaba söyleyebilecek misiniz? Şunu da söyleyeyim ki milletçe kazanılan hürriyet mücadelesinde sizi ve efendinizi yine 1950’de olduğu gibi kurtarabilirdim. Dirimden korkmayacaktınız ama şimdi milletle el ele vererek Adnan Menderes’in ölüsü ebediyete kadar sizi takip edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Buna rağmen duam sizlerle beraberdir.”
İşte 27 Nisan e-muhtırasındaki karşı direnişte ve 15 Temmuz aşağılık darbesinde tankları durduran o öpülesi ellerde Menderes’in ruhu vardı ve olmaya devam edecektir.
Onlar, vatan ve milletleri uğruna şehit edilen milli kahramanlar olarak tarihteki yerlerini aldılar.
Dualarımız ve Fatihalarımız onlar için...
Paylaş