Paylaş
Burada, belirleyici, yol yordam gösterici ve düzenleyici olan devlet (bakanlıklar ve belediyeler) tümüyle sınıfta kalmıştır. Asla bu vebalin altından kalkamazlar. Ne bu dünya da, ne de öbür dünyada.
Adapazarı gibi zemini balçık olan beldeleri iskâna açtık. Hem de her gelen belediye kat yüksekliğini arttırdı ve bununla övündü!
Kâğıt üzerinde imar mevzuatı hazırladık, bürokrasiyi, insanları canlarından bezdirircesine zorlaştırdık, uygulamayı ise ‘rüşvet’in şefkatli ellerine bıraktık.
Belediyelerin teknik kontrol memurları var (mühendis), bunlar inşaatları, yerinde safha safha denetler (demirden betona), rapor tutar imzalarlar. Evrakta bunların hepsi tamamlanmıştır lakin kontrol eden kişi inşaat mahalline yalnızca rüşvet almak için gitmiştir. Veya hiç gitmeden, makamında rüşveti alıp imzalamıştır.
Devlet kurumlarımızın kendileri (belediyeler) bu ve buna benzer suçları işlemeyi maharet bilirler. Örneğin apartmanlar projelendirilirken, daire sayısı adedince otopark zorunluluğu vardır. Müteahhit otopark harcını belediyeye öder (yatırır) ama apartmana otopark yapmaz.
Bunun gibi, şehirlerimizdeki bütün apartmanların otopark harçları belediyelere yatırılmıştır lakin bunların yüzde 99’unda otopark yoktur.
Sorarım size, bunun adı harç mı haraç mı?
Devletin ‘haraççı’ olduğu yerde kimi kime şikâyet edebiliriz?
Haracın önünü bizzat devlet açıyor, müteahhide de, haraçla açılan bu yollardan yürümek kalıyor!
Şehirlerimizin tarıma elverişli mümbit ovalarını imara açmak, cinayetin daniskasıdır ama gel de anlatın! Aymazlığımıza bakın ki, gevşek zeminleri imara açıyor, sert zemin olan tepeleri ise mezarlık yapıyoruz.
Yani yaşayanımızı ölümün kucağına atıyor, ölülerimizi de yattıkları yerde rahatsız olmasınlar(!), başlarına bir şey gelmesin diye sert zeminlerde muhafaza ediyoruz.
Gevşek zeminde (yanlış yerde) bina, inşaatta eksik malzeme (demirden ve çimentodan çalmak, deniz kumu kullanmak vb), rüşvetin kalınlığına göre binalara yükseklik gibi ne kadar yanlış varsa yap, ondan sonra da suçu depremde ara!
Biraz daha zorlasan, suçu kaderde arayacak!
Dere yatağında apartmanı dik, suçu da su taşkınına, sele bağla!
Japonya da bizim gibi bir deprem ülkesi, beşik gibi sallanıyor. Zaman zaman da şiddetli yer sarsıntıları oluyor. Depreme göre bina yaptıkları için, bizdeki gibi yıkımlar ve ölümler olmuyor.
Japon insanındaki zekâ bizim insanda da var, belki daha fazlası var ama belli ki bizimki şeytanlığa çalışıyor.
Hem öylesine ustaca bir şeytan üçgeni ki bizdeki, bunca cinayet sonucunca onca can ve mal kaybediyoruz, ortada fail yok, zanlı yok, sorumlu yok!
Şişe yutmuş salatalığı, nasılını, niçinini düşünen, soran da yok.
Onca felaket lakin değişen bir şey yok, nato kafa nato mermer!
Dünyanın hangi ülkesinde ‘kara cahil’den müteahhit olabiliyor, biliyor musunuz?
Yalnızca Türkiye’de...
Üstelik yetiştirip diploma verdiğimiz ve mühendis-mimar yaptıklarımız da arsa ve para sahibi bu yüklenicilerin emrinde!
Paylaş