Paylaş
Bill Clinton’ın karşısında adeta el pençe duran Ecevit’i veya ABD tezlerine karşı çıkmaktan ürken Süleyman Demirel’in “Washington’a yapacağınız telefon uzun çalar ama açanı olmaz!” deyişini hatırlayın. Veya ABD’ye gidip eli boş dönen ve hatta randevu dahi verilmeyip geri dönen yetkililerimizi hatırlayın.
Nereden nereye geldik? ABD, mücadele ettiğimiz terör örgütlerini, gözümüzün içine baka baka silahlandırıp bir terör devletini burnumuzun dibinde kurmak istiyor. Biz de ABD’nin gözünün içine baka baka üst üste harekâtlar düzenleyip mahut projeleri tarihin çöplüğüne atıyoruz.
Sayın Erdoğan, ABD’ye gitmeden önce görüşeceği konuları açıkladı; bunlar Türkiye’nin doğruları ile ABD’nin yanlışlarıydı. Gidince de her birini dillendirip yüzlerine vurdu.
Türkiye’nin haklı olduğu tezlerini, dünyanın gözü önünde (canlı yayında) sayıp döktü ve muhataplarına iletti.
Eli kanlı bir terör elebaşını davet edip muhatap olmak isteyen Trump’a, caninin filmini izlettirdi ve onun terörist olduğu gerçeğini CIA’in belgesiyle gösterdi.
Kürtlerle teröristleri ayırt edemeyen ABD’li başkan ve senatörlere, Kürtlerin bizim kardeşlerimiz olduğunu, en çok Kürdün Türkiye’de yaşamakta olduğunu ve kendi partisinde elliden fazla Kürt kökenli milletvekili bulunduğunu vurguladı.
Probleminse Kürt ve diğer etnik kökenli teröristlerle olduğunu; terörün milliyetinin, dininin, mezhebinin olmadığını, olamayacağını ifade etti.
Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen sözde Ermeni soykırımı tasarısının ne denli yanlış olduğunu, bunun kararını siyasiler değil tarihçilerin vermesi gerektiğini, bunun için de bizim arşivlerimizin açık olduğunu, karşı taraf da açarsa konunun uzmanlarınca bir komisyon kurulabileceğini söyledi.
Böylece Senato’ya giden tasarının görüşülmeden bloke edilmesini sağladı.
Rusya’dan satın aldığımız S-400 hava savunma sistemi konusunda haklı olduğumuzu başkan Trump da itiraf etmişti. Zira Türkiye bu sistemi ortak üretmek ve yazılımını yapıp kontrolünün kendisinde olmasını istiyor.
Aynı şartlarda Patriot vereceklerse, onu da müzakereye hazır olduğumuzu kendilerine iletti.
Trump’ın yazmış olduğu yüz karası mektubu da yine tüm dünyanın gözü önünde kendisine iade ettiğini söyledi.
Bir kısım muhalefet temsilcileri, “Mektubu kendilerine takdim ettim” sözündeki ‘takdim’ kelimesine takıyorlar.
Ayol! Oradaki ince alayı nasıl anlamazsınız? Bu sözde ki ‘takdim’ gerçekte yüzüne çarpmaktan daha tesirlidir. Nitekim takip eden cümlede “Şahsına verdim” ifadesi var.
Trump anladı ve yuttu ama belli ki milli konularımıza Fransız kalan içimizdeki Fransızlara da bir kere daha kendi dillerinden anlatmak gerekli.
Ne diyelim, kedi uzanamadığı ciğere mundar dermiş.
Paylaş