Paylaş
ABD’de bile son 40 yılın en yüksek enflasyonu (hayat pahalılığı) yaşanmaktadır. Enerji fiyatları AB ülkelerinde altı misline çıktı. Petrol fiyatları yüzde 100 artarak yüz dolara yaklaştı.
Tüm bu fiyat artışlarının da nerede duracağı belli değildir.
Bu denli olumsuz durum, bizim gibi enerjisi dışa bağımlı ülkeleri ziyadesiyle etkiliyor. Nitekim Türkiye’de de enflasyon yüzde 50 dolayındadır.
Bu da demektir ki Türkiye’deki dar ve sabit gelirliler, özellikle emekliler ve asgari ücretle geçinenler çok zor durumdadır. Bunlar bir de İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşıyorlarsa durumları gerçekten vahimdir.
Zira aldıkları ücretler kirayı, elektrik, doğalgaz, aidat, su, telefon gibi zaruri giderlerini ancak karşılamaktadır.
İç piyasadaki darlığın ve pahalılığın (olmayan veya az olan mal çok pahalıdır) en önemli sebeplerinden biri de, hesapsız-kitapsız yapılan ihracattır. Dışarıya 5 liraya satabildiği bir malı, içeride neden bir liraya satsın ki?
Dışarıya sattığından, içeriye mal kalmıyor, kalan da ister istemez çok pahalı oluyor. Bundan dolayıdır ki bir kısım emtiada ithalatta olduğu gibi ihracatta da kota konmalıdır.
Hem de hammaddeden ara mamule ve mamule kadar tüm emtia gözden geçirilmelidir.
Dünya her an çıkabilecek bir savaş tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu savaş, çok daha büyük bir savaşın fitilini ateşleyebilir. Belli başlı ülkeler, kapılarındaki bu tehlikeyi (ki kapısında böyle bir tehlike olmayan ülke yoktur) göz önünde bulundurarak savaş tedariki yapıyor.
Biz ise tam tersini yapıyoruz yani ihracatta rekor üzerine rekor kırıyoruz.
Önümüzdeki sene seçimler var; Süleyman Demirel’in her daim söylemiş olduğu gibi sandığa giden yol mutfaktan geçer. Milletin cebi delikse, onun gözü, onca yapılan devasa hizmetlerden hiçbirisini görmez.
Görür de, bana ne bunlardan der ve karnını işaret eder!
Türkiye’miz, dünyayı saran tüm bu olumsuzların yanında, bir de özel olarak belli başlı ülkeler tarafından, ekonomisi batırılmak üzere hedefe konmuştur. Zira dövizdeki dalgalanmanın köpüğü giderilmiş, ancak kılçığı, tehdit oluşturmaya devam etmektedir.
Diğer çok önemli bir husus da, piyasalardaki bu yangına körükle giden ve ne kadar çok zam yapılırsa sevinip ellerini bir o kadar ovuşturan FETÖ’cülerdir. Maalesef hâlâ piyasanın çoğunluğunu kripto FETÖ’cüler ellerinde tutuyor.
Milletimiz liderine, hükümetine ve Cumhur İttifakı’na güveniyor ve inanıyor. Bu durumu, yapılan sağlıklı anketler de gösteriyor. Yani millet diyor ki şu veya bu şekilde bir badirenin içindeyiz, şimdiye kadarki tüm badirelerde olduğu gibi bundan bizi çıkaracak Recep Tayyip Erdoğan’dır ve ekibidir.
Zira milletimiz çok iyi biliyor ki Erdoğan, gecelik faizleri yüzde 7.500’lerden, enflasyonu yüzde 86’lardan ve kredi faizlerini yüzde 60’lardan alarak tek hanelere indirmeyi başaran kişidir.
Yani zorluklara alışan ve zorlukları yenendir. Onun kaderinde, hep yokuş tırmanmak var, zorluklarla, engellerle çarpışarak yürümek var.
Bakınız, muhalefet Erdoğan’ın adaylığını bile tartışmaya açtı. Yine bir 367 garabeti peşindeler.
Sandıkta yenemeyeceklerini anladılar, kumpasla, katakulliyle onu saf dışı bırakmak istiyorlar.
CHP, diğer muhalefet partilerini de kendine benzetti, halk olmadan halkçılık (demos olmadan demokrasi) peşindeler.
Vesayet dönemi (halka rağmen dönemleri) bitti, artık herkes iktidara gelmenin yegâne yolunun halktan geçtiğini öğrenmek zorundadır.
Paylaş