Bu kafayı tanıyoruz!

Önce ‘bu kafa’yı tarif edelim: Bu milletten olduğunu iddia eder lakin bu milleti millet yapan değerlerle yakından ve uzaktan bir ilgisi yoktur.

Haberin Devamı

Hatta onlara düşmandır. Millete tepeden bakar; milleti için değil, millete rağmen vardır.

Küçüğünden büyüğüne elde ettiği tüm makamları halkına eziyet için kullanır. En yakınları da olsa, onları ayakta ve kuyrukta bekletmekten ve acil görülmesi gereken işlerini dahi ertelemekten haz duyar. Halka ne kadar eziyet ederse, öneminin o denli artacağını bilir ve öyle davranır.

Hele yurtdışındaki temsilciliklerimizdeki bir görevde ise oradaki Türk vatandaşlarına insan gözüyle bakmaz. Öyle ki bulunulan yabancı ülkenin makamları, Türklere daha bir özenle yaklaşır.

El diyarında bu kafa, İngiliz’le İngiliz, Fransız’la Fransız, Alman’la Almandır ve asla, yabancıların bize baktığı gözle Türk (Türk’ü Türk yapan değerlere sahip) değildir.

Sadece o değerlerden soyutlanmakla kalmaz, ömr ü hayatını onlarla mücadele ile geçirir.

Haberin Devamı

Bu kafa, yabancılarla el ele vererek kendi ülkesindeki iktidarlardan (yabancılara rağmen iş yapan) nefret eder.

Bu durum dün de böyleydi, bugün de böyledir. Zamanın ve dekorun dışında değişen bir şey yoktur; tip olarak şahıslar ve konular, harfi harfine aynıdır.

Bu kafa aydın(!) geçinir; zira aydın olmayı züppelik zanneder. Gerçekte ise zırcahilin tekidir.

Kendi iktidarından nefret eden bu kafa, medet ummak için Batı’ya, uşaklık ettiği ağababalarına sığınır. Onlarla el ele vererek kendi(!) ülkesine savaş açar.

Bu kafa, uşağı olduğu Batılı efendilerine öyle sadıkane meftundur ki yaptıklarını gören ve duyanlar, insanlıklarından utanır.

Bu kafa dün de Batılı müstevlilerin maşası idi, bugün de.

Dün İngiliz’le el ele verip Sultan Abdülhamid Han’ı alaşağı ettiler. O sevinçle, Londra’dan İstanbul’a dönen İngiliz sefirini, Sirkeci Garı’nda alay-ı vâlâ ile karşıladılar. Efendilerini avuçları patlayıncaya kadar alkışladılar. Yetmedi, sefirin bindiği arabanın atlarını çözüp kendileri koşuldular.

Ve İngiliz sefirinin arabasını, Sirkeci’den Tepebaşı’ndaki sefarete kadar hürriyet kahramanı(!) bu gençler çekerek götürdüler.

Bütün bu kepazeliği sözde ‘hürriyet’ adına işliyorlardı. Lakin İngiliz’in vaat ettiği hürriyet, gerçekte 4 milyon kilometrekarelik bir vatan sathının elden çıkıp, Haymana Ovası’na tıkılmaktan başka bir işe yaramayacaktı!

Haberin Devamı

Bugün de aynı gaflet ve hatta ihanet içinde olanlara ne demeli?

Satılmış olup ipleri düşmanın elinde olan güruhları (PKK, YPG, PYD, KCK, FETÖ, DHKP-C vb) ve bunların içimizdeki uzantılarını anlıyoruz da Cumhuriyet’in kurucu partisi olduğunu iddia eden CHP’ye ne oluyor?

Erdoğan düşmanlığı, kendilerini Kandil’in emrindeki HDP yarenliğine itti.

Bu yetmedi, şimdi de Biden’dan medet umuyor ve demokrasi dileniyorlar.

CHP, “Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir” diyen kurucu iradenin neresindedir?

Ya Atatürkçü CHP’liler? Onlar nerededir? Neden susmaktadırlar?

FETÖ’yle, PKK ile, HDP ile aynı söylem ve düzlemde bir CHP, Atatürkçü olabilir mi?

Olursa, olabiliyorsa, başka sözüm yok; sanık sizin!

Yazarın Tüm Yazıları