Paylaş
Baş olma sevdası hemen her meslekte vardır lakin bu durum siyasette, haddinden şiddetlidir. Bundan dolayıdır ki birçok siyasetçide, hırslarının başlarını yemesine tanıklık ederiz.
Diğer bir ifade ile, hemen her meslekte haddini bilmek, bir dereceye kadar kolay ama siyasette had bilmek neredeyse imkânsızdır.
Zira siyasette hırslar, gemi azıya almıştır.
İnsanlar bir siyasi partide bulunup sonradan ayrılabilirler. Bir siyasi partide bulunup o partinin iktidarında dışişleri bakanı ve başbakan olarak görev yapmış olan birileri de partilerinden ayrılabilirler.
Nitekim 5-6 çocuk sahibi olan ve uzun yıllar evli kalan çiftler bile ayrılabiliyorlar.
Bunların hepsi normal, normal olmayan ise ayrılanların, ayrıldıktan sonraki zevzeklikleridir.
Helal süt emmiş karakterli insanlar, uzun yıllar birlikte bulundukları ve hizmet ettikleri kurumlarını ve eski mesai arkadaşlarını karalamazlar. Karalarsanız ve hatta suçlarsanız, kendinizi de karalamış ve suçlamış olursunuz.
Aklı başında bir insan, bindiği dalı keser mi?
AK Parti’de hiç kimseye verilmeyen ikbal Ahmet Davutoğlu’na verildi. Bu kişi parlamenter dahi değilken dışişleri bakanı yapıldı. Daha sonra da Başbakan ve AK Parti Genel Başkanı oldu.
Bu kişi, yıllar yılı iktidardaki AK Parti hükümetlerinin icraatlarının paydaşı oldu.
Evet, bu kişi altı yıl dışişleri bakanlığı, iki yıl da başbakanlık ve AK Parti genel başkanlığı görevini üstlendi. Yani dememiz o ki, ilgili, AK Parti iktidarlarının sevaplarında olduğu gibi, varsa, günahlarında da ortaktır.
Ama gelin görün ki aynı Davutoğlu, partisinden ve başbakanlıktan ayrıldıktan sonra yeni bir siyasi parti kurdu, kurmakla kalmadı, eski partisinin ve liderinin karşısına geçerek onlara karalar çalmaya başladı.
Bu cümleden olarak, Davutoğlu’nun şu sözleri, siyaset arenasını karıştırdığı kadar şaşırttı da: ‘Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa, birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Bizi bugün eleştirenler, insan yüzüne çıkamaz.’
Aynı kişi, diğer konuşmalarında da ‘Terörle en kararlı ve etkin mücadelenin kendi başbakanlığı döneminde olduğunu’ söylemektedir.
Dikkat edilirse Davutoğlu, kendisinin de içinde bulunduğu AK Parti hükümetlerini suçluyor. Ama şimdi suçluyor. Adama demezler mi ki, o zaman aklınız nerede idi; o vakit bunları dillendirip neden istifa etmediniz?
Parlamenter sistemin cari olduğu bir dönemde başbakanlık yaptınız. Yani icranın başı olarak tüm yetkiler elinizde idi.
İddia ettiğiniz yanlışlıklar yapılmışsa, neden bunların hesabını sormadınız?
Başbakanlık makamı, gerçeklerin üzerini örtmek ve kulağının üzerine yatmak yeri midir?
Yoksa bakanlık ve başbakanlık koltukları kalbinizi mühürleyip gözlerinizi kör, kulaklarınızı sağır mı etmişti?
Nasipsizliğe bakın ki bu laflar, terörün belinin kırıldığı ve yurt içinde kökünün kazındığı bir dönemde ediliyor.
Ve aynı kişi, teröristler yerine dağların taşların bombalandığı dönemde tek kelime etmedi, etmiyor!
Paylaş