Paylaş
Hiçbir devlet başka bir devletle kara kaşı için dost olmaz. Daha açık ifadesiyle, devletlerarası dostluk, söz gelimi söylenmiş olup aslı astarı yoktur.
Bir devletin diğer bir devletle dostluğu, ondan sağladığı menfaati ölçüsündedir. Ne menem dostluksa, artık siz onu anladınız.
Mahut dostluk, menfaat birlikteliğidir; menfaat bittiği an dostluk bittiği gibi düşmanlık başlayabilir.
ABD’nin dost ve müttefikliği ise tüm bu anlatılanlardan ayrı bir kategoridedir. Zira onunla dostluk ayı ile arkadaşlığa benzer.
ABD, kendisini dev aynasında gördüğünden, muhataplarını sinek kadar görür ve onlarla pazarlığı zül addeder. Dünya bir tarafta o bir tarafta olduğundan, buyurgan hep odur ve hep onun dedikleri geçerlidir.
Mesela: Türkiye ile ABD dost ve müttefik değil mi? ABD, bundan şunu anlamakta ve Türkiye’den öyle olmasını beklemektedir.
En güçlü benim; öyle ki benim kahreden gücüm karşısında sizin esaminiz okunmaz. Sizi NATO’ya aldık; bu demektir ki sizi korumak bize aittir. Şu halde korunmanız için sizin bir şey yapmanıza, silah, mühimmat üretmenize gerek yok.
İç işlerinizde bile size belirlediğimiz çizgiler dahilinde hareket edebilirsiniz! Dış işlerinde ise tamamen bize bağlısınız! Dışarıya doğru en ufak bir adım atamazsınız! Dışarısıyla yapacağınız ticareti de bize soracaksınız ve yalnız hammadde satabilirsiniz!
Burnunuzun dibinde terör örgütlerini silahlandırıp, eğitip üzerinize salacağım; siz sadece savunmada kalacaksınız! Öyle yurtdışına harekâtlar düzenleyip sınırlarınızı güvence altına almaya çalışmayın!
Böyle yaparsanız, haddi aşmış olursunuz.
Hele deniz aşırı ülkelerde ne işiniz var? Zinhar Libya’dan çıkın, orayı terk edin!
Mavi Vatan da nedir? Antalya sahilinde oltayla balık avlamak neyinize yetmiyor?
NATO üyesi bir ülkeye Rus malı, S-400 yakışır mı? Onları gömün!
S-400’leri bize sormadan aldınız, paranızla da olsa size ‘Patriot’ da yok!
Hava savunmasız kalın; on yıllar boyu didinip inşa ettiğiniz tüm tesisleriniz her türlü tehlikeye açık kalsın ki, her daim bize muhtaç olun! Hem biz onları sizden daha iyi koruruz! Ne diye boşuna masraf ediyorsunuz?
Şu İHA, SİHA ve TİHA’lar da nereden çıktı? Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Doğu Akdeniz’de, Dağlık Karabağ’da bunlarla neler yapıyorsunuz öyle?
Çok oldunuz, çook!
1945’te İngilizlerden teslim aldığımız ve o gün bugün iyi kötü idare ettiğimiz Türkiye, hiç böyle olmamıştı. Ne dersek yapardı. Yaramazlık yaptığında da tepesine binerdik!
Her darbede de ilk işiniz, NATO’ya ve CENTO’ya bağlılığınızı ilan etmek olurdu.
Ne ara böyle oldunuz? Doğrusu, biz sizi tanıyamıyoruz!
Eskiden ne güzeldi; elinizi verince kolunuzu kaptırıyordunuz ve kolsuz yaşamakla övünürdünüz!
Ayı ile dostluğun ne olduğunu, en iyi o ilişkiyi kuran bilir! İnönü, 1945-47’li yıllarda yaptığı biz dizi anlaşmalarla Türkiye’yi ABD’ye teslim etmişti. Bu teslimiyet, daha sonra da NATO ile perçinlendi.
Aynı İnönü, 1960’lı yıllarda ABD ile aramız açılınca “Büyük devletlerle ilişki kurmak, ayı ile yatağa girmeye benzer” demişti.
Ayıdan dost, domuzdan post olmayacağına göre...
Paylaş