Paylaş
Müslim’de bildirilen bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: “Orucun dışındaki bütün amelleri, kuluma aittir. Oruç ise, bana aittir ve onun ödülünü ben vereceğim. Oruç bir kalkandır. Aranızda birisi oruçlu olduğunda, kavga yapmasın ve kızmasın. Birisi, kendisine sataşırsa veya kavgaya tutuşursa, ‘Ben oruçlu bir insanım’ desin. Oruçlunun iki sevinci vardır; orucu açtığında sevinir, bir diğeri de Rabbiyle karşılaştığında, oruç tuttuğu için sevinmesidir.”
Yine Müslim’de aktarılan bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (aleyhisselâm) şöyle buyurur: “Cennette ‘Reyyan’ denilen bir kapı vardır. Kıyamet günü oruçlular oradan girecektir ve onlarla birlikte başka kimse girmeyecektir. Şöyle duyurulur: ‘Oruçlular nerede?’ Bunun üzerine oruçlular o kapıdan girerler. Sonuncu kişi girdiğinde, kapı kapanır ve bir daha kimse o kapıdan içeri girmez.”
Dikkat edilirse, kula ait bütün ibadetlerde yapmak vardır lakin Allah’ın kendine ait dediği oruç ibadetinde yapmamak vardır. Bu yüzden de orucun emsalsiz olduğu bildirilmiştir.
Allahü Teala çok merhametli olduğu için, bazı vakitleri değerli kılmış ve bu anlarda yapılan ibadetleri, günahkâr kullarının kurtuluşu için vesile yapmıştır.
Bunların başında da ramazan ayı gelmektedir. Bu ayda, bin aydan daha kıymetli Kadir Gecesi bulunmaktadır. Bin aydan daha hayırlı bu gecede ise, insanlığın, kıyamete değin kurtuluş reçetesi olan Kur’an-ı Kerim indirildi.
Müslümanlar, kendilerine sunulan bu rahmet ayını fırsat bilir; oruç tutar ve bolca ibadet ederek günahlarından arınır.
Evliyanın büyüklerinden Muyiddin ibn Arabi, Fütuhat-ı Mekkiyye’sinde, orucun sırları ile ilgili şu ince bilgileri verir: “Allah sana yardım etsin, bilmelisin ki oruç, (nefsi hazlardan) tutmak ve yükselmek demektir.”
Oruç diğer bütün ibadetlerden daha yüksek olduğundan, oruç (savm) diye isimlendirildi. Allahü Teala orucu, ibadetler arasında benzeri olmamakla yükseltmiştir. Kulları onu, ibadet olarak yerine getirse bile Allah orucu, kullarından düşürmüş ve kendine izafe etmiştir (mal etmiştir). Orucu tutanın ödülünü ise, kendi eliyle vermiş ve benzersizlikte kendisine katmıştır.
Oruç gerçekte bir şey yapmak değil, yapmamaktır. Benzersizlik de olumsuz bir niteliktir. Böylelikle Allah ile oruç arasındaki ilişki güçlenmiştir. Allahü Teala kendisi hakkında şöyle buyurur: “‘O’nun benzeri bir şey yoktur” (eş-Şura, 11. Ayet meali). Allah kendisinin bir benzeri olmasını reddetmiştir.
Şu halde, Allah, dini ve akli kanıtlara göre benzeri olmayandır (misilsiz). Nesai, Ebu Ümame’den şöyle aktarır: “Hz. Peygamber’e geldim ve ‘Bana yapacağım bir emir ver’ dedim. Peygamber de, ‘Oruç tutmalısın, çünkü oruç misilsizdir’ buyurdu. Böylelikle Hz. Peygamber (aleyhisselâm), Allah’ın kullarına emrettiği ibadetler içinde orucun bir benzerinin olmadığını belirtti...”
“Oruçta bir anlam var ki, onu bir düşünsen
Hiçbir yaratık senin sözünü taşıyamazdı
Orucun benzersizdir, böyle dedi bana
Onu emreden; artık bunu düşünün
Çünkü oruç tektir, nerededir o yaptığın?
Ya da nerededir senin (yaptım) iddian?
İş aslına dönmüştür
Rabbin de seni böyle dost edindi...
Dilediğin her işte kendi aslın gibi ol
Unutma ki, unutulma!” (Fütuhat-ı Mekkiyye, ibn Arabi, çeviri Ekrem Demirli, Litera yayıncılık, 5. Cilt, s.34, 35, 36)
Paylaş