AK Parti ve siyaset (2)

7. kongresini yapan AK Parti, ülkemizde, milenyumun ilk çeyreğine mührünü vuran yegâne siyasi partidir.

Haberin Devamı

Yirmi yıla yakın bir süredir tek başına iktidardadır ve her iktidar gibi, AK Parti de bu uzun süre zarfında ister istemez yıpranmıştır. İşte siyasi partiler, bu denli yıpranmışlıktan kurtulmak için kadrolarını yenileyen kongreler icra ederler ve böylece taze başlangıçlar yaparlar.

Bu kadar uzun bir süre, böylesine büyük bir partiyi bölünmeden ayakta ve iktidarda tutmak kolay olmasa gerektir. Parti bölünmemiş lakin partiden ayrılmalar olmuştur. Ayrılanlardan bir kısmı diğer rakip partilere girerken, diğer bir kısmı da kendi partilerini kurarak ayrı bir yol tutmuşlardır.

AK Parti ilk döneminde vesayetle yürüdü. Yönetimde şeklen ortak görünen, gerçekte ise tek başına yöneten ve ülkenin tüm kurum ve kuruluşlarını kuşatan vesayet, siyaseti de bitirmeye ve onun da yerine geçmeye kalkıştığında, ipler koptu.

Haberin Devamı

Ve o gün bugün kıyasıya savaş olmakta; devleti elinde bulunduran vesayet ilk kez bu savaşı kaybetti. Zira şimdiye dek hep kazanan vesayetti. Malum, o zamana kadar hükümetlere ve hatta parlamentoya “git” diyorlardı, onlar da tıpış tıpış gidiyordu.

Ne oldu, nasıl oldu da vesayet kaybetti derseniz?

Bunun iki sebebi var: Birincisi, benim de içinde bulunduğum parlamentonun çıkardığı kanunlarla, o ana kadar her biri ayrı telden çalan istihbarat birimlerinin bir havuzda toplanmasıdır. Böylece MİT, ABD’nin Doğu Akdeniz’deki istasyon şefliğinden çıkarıldı. Yani gerçekten milli oldu.

Bu denli birlikteliğin hayırlı sonuçlarını terörle mücadelede almaktayız. Artık MİT, Genelkurmay İstihbarat, Jandarma İstihbarat, Emniyet İstihbarat; hepsi el ele ve gönül gönüle, bu devlet ve millet için çalışmaktadır.

İkincisi de lider konumundaki Sayın Erdoğan’ın gözü karalığıdır.

Sayın Erdoğan’dan başka hiçbir lider, FETÖ ile mücadeleyi göze alamazdı. Böylesi bir karar için kefeni giymek ve ölmeden evvel ölmek gerekir. İşte Sayın Erdoğan, devleti ve milleti için bunu yaptı ve yapmaya devam ediyor.

Liderdeki bu cesaret ve kararlılık, ister istemez AK Parti kadrolarına da sirayet etti. Böylece parti, içine sızmış FETÖ’cülerden arındı.

Haberin Devamı

Sayın Bahçeli de lideri olduğu MHP ile birlikte, partiler üstü bir anlayışla bu mücadeledeki yerini aldı. Her zerresi vesayetle kuşatılmış parlamenter sisteme son vererek, başkanlık sistemine geçildi.

Sayın Bahçeli’nin ve MHP’nin, devlet ve millete olan, tarihe geçen bu hizmeti unutulamaz.

Vesayetle malul parlamenter sistemde, siyaset sorumlu lakin yetkisizdi.

Yalnızca o vakitlerde toplanan MGK’ya (Milli Güvenlik Kurulu) ve kimlerden teşkil olduğuna, oturma düzenlerine bakın; ne demek istediğimizi anlarsınız! Kurulda, siyaset (yürütme-hükümet) azınlıkta ve adeta askerlerin yanında sığıntı ve hesap verir konumda oturuyordu.

Seçilmişler bürokratlara hesap soracağına, atanmışlar (bürokratlar) seçilmişlerden hesap soruyordu! Seçilmişlere, yabancı ve hatta işgalci güç gözüyle bakılıyordu. Bu yüzden olsa gerektir ki, birileri çıkıp başbakana ‘p...k’ diyebiliyordu. Aynı başbakana, Genelkurmay koridorlarında omuz atmayı marifet biliyorlardı.

Bunun neresi demokrasi?

Haberin Devamı

İçimize vesayeti yerleştiren dış odak (ABD ve avaneleri), bu durumdan rahatsız olmadıkları gibi, son derece memnundular.

Çünkü onların da derdi asla demokrasi değildi.

Bugün hâlâ, üzeri bulut misali bitle kaplı bu yorganla örtünelim diyenler var. Dikkat edilirse, bu iddia sahiplerinin çoğu vesayetten beslenen tiplerdir.

Sahibinin sesi olarak yavelemektedirler.

Milletimiz bu bitli yorganı yakıp başkanlık sistemini getirdi. Yeni sistemde işin sahibi belli, sahibinin yetki ve sorumlulukları belli, hesap vereceği merci de belli.

Yeni sistemin eksiklikleri yok mu? Elbette var, hangi sistem öyle akşamdan sabaha rayına oturtulabilir?

Artık gelinen noktada, milletimizin siyaset kurumundan beklentisi, devleti ahtapot misali saran vesayetten temizlemek ve devletin tüm kurum ve kuruluşlarını, bu millete özgü hale getirmek için yeniden yapılandırmaktır.

Haberin Devamı

Yani demokrasinin gereğini yapmaktır.

Bu milli dava için bütün partilerin el ele vermesi lazımdır. Çünkü mesele partiler üstüdür. Ne yazık ki bu şuurda olabilen yalnızca Bahçeli ve MHP’dir.

Cumhur ittifakı siyasi istikrarı sağlamamış olsaydı, devlet ve millet hayatımıza kasteden bu habis ur (FETÖ ve diğer terör örgütleri) temizlenemez ve ülkemiz kısa sürede paramparça edilirdi.

Aynı konuyu irdelemeye, çarşamba günkü yazımla devam edeceğim.

Yazarın Tüm Yazıları