Paylaş
1950 yılından başlayan yakın tarihimizdeki demokrasi maceramızda; 1950’de DP’nin (Adnan Menderes), 1965’te AP’nin (Süleyman Demirel), 1983’te ANAP’ın (Turgut Özal) ve 2002’de AK Parti’nin (R. Tayyip Erdoğan) tek başlarına iktidara gelişlerindeki büyük başarı, necip milletimize, milletimizin engin sağduyusuna aittir.
Milletimiz her seferinde sandığın hakkını vermiş ve seçimlerde, yönetimde istikrarı temin etmiştir (Bir siyasi partiyi tek başına iktidara taşımıştır). Ama gelin görün ki iç ve dış vesayet odakları, istikrarımızı bozmak için, her türlü hileye, desiseye ve darbeye başvurarak milli iradeyi boşa çıkarmış ve ülkeyi sürekli kaosa sürüklemişlerdir. (Darbelerle oluşturulan ucube hükümetler)
Vesayetin en sinsi ve korkunç planı ise, FETÖ tipi paralel yapılanma ile iktidara gelecek tüm partilere kadro yetiştirmek olmuştur. Böylece iktidarlar, kendi elleriyle, bürokratik oligarşiye teslim olmuşlardır.
Vesayetle ortak çalışan bürokrasi yüzünden, gelip geçen hiçbir iktidar muktedir olamamış, tabir caizse hükümetçilik oynayıp gitmişlerdir.
Bu denli korkunç gidişin farkına varabilen yegâne lider Tayyip Erdoğan olmuştur. Başlangıçta (farkına varmadan önce), diğer liderler gibi Sayın Erdoğan da bu yapıyla yan yana yürümüştü.
Bunların gerçek yüzlerini gördüğü andan itibaren de onlarla tek başına, ölümüne mücadeleye girişmiştir.
Malum AK Parti kitle partisidir; bu denli devasa kitle partisini bölünmeden, bir arada tutabilmek ve girdiği her seçimde zaferle çıkmak, öyle her babayiğidin harcı değildir.
Bunu da AK Parti, Sayın Erdoğan’ın karizmasına borçludur. Zira bizde lidere oy verilir.
Menderes’e, Demirel’e, Özal’a, Erbakan’a neler yaptıkları ortadadır. Çevirdikleri bin bir çeşit entrikalarla, tüm bu liderleri iktidardan uzaklaştırmış ve etkisiz kılmışlardır. Envaiçeşit melanetlerini Sayın Erdoğan’a ve partisine reva görmelerine rağmen onu iktidardan alaşağı edememişlerdir.
Millet, aradığı liderini bulmuş, lider de milletin emanetine sahip çıkarak, onu canı pahasına korumasını bilmiştir.(Onca darbe girişimleri ve son olarak da 15 Temmuz işgal girişimi)
Onca seçim başarılarıyla halkıyla bütünleşen Erdoğan ve partisi, iktidarda kaldığı yirmi yıl müddetle, ülkesine ve insanına hizmette sınır tanımadı ve Cumhuriyet tarihi boyunca yapılanları 5-10 misliyle ve yapılamayanları da dünyadaki emsallerinden daha iyi yaparak ülkesine çağ atlattı.
Hepsinden önemlisi; ülkeyi vesayetten kurtararak bağımsız hale getirdi. Malum, bağımsızlık öyle laf ile olunabilecek bir şey değildir. Güçlü ve kendisine yeter millet ve devletlerin bağımsızlığından söz edilebilir.
İşte Türkiye’miz her bakımdan güçlü ve kendisine yeter duruma, lider Erdoğan ve partisi sayesinde kavuştu. Erdoğan’ın yürüttüğü dış politika, dünyada gıpta ile izleniyor.
Yine malum, tüm dünya ülkeleri pandemi ve ardından Rusya-Ukrayna Savaşı yüzünden çok sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Türkiye’miz de bundan nasibini almıyor değil.
Ama milletimiz şunu gördü; Erdoğan ve partisi, Türkiye’yi 2002’deki duvara toslayan ve sıfırı tüketen bir halden alıp önce düzlüğe çıkardı ve ardında da şaha kaldırdı.
Milletimiz, kendisini bu badireden de atlatabilecek ve Türk insanına rahat nefes aldıracak yegâne liderin Sayın Erdoğan olduğunu biliyor.
Zira o, ne dediyse yapan, sözünün eri olan ve vaadinden ölümü pahasına da olsa dönmeyen; gözü kara, millet sevdalısı bir hizmet insanıdır.
Zira: ‘Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz...’
Paylaş