Şiddetin cinsiyeti

TOPLUMSAL yaşamın günümüzde ulaştığı düzey hangi cinsten gelirse gelsin şiddete karşı olmayı gerektirir.

Haberin Devamı

İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, demokrasinin dayanakları olan düşünce, ifade ve inanç özgürlüğü temelinde yükselen çağdaş uygarlık, kim tarafından yapılırsa yapılsın şiddetin her türlüsünü men eder.

Bu nedenledir ki, günümüzde şiddet fikirsel mücadelenin bir aracı olarak kabul edilmez, uluslararası ve ulusal hukukta suç kabul edilir ve cezaya bağlanır. Böyle olduğu halde, toplumsal ve siyasal temsilin en üst düzeyde vücut bulduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde maalesef şiddet hareketlerine tanık oluyoruz.

Meclis’in, vekillerin karşılıklı saygı anlayışı içinde çalıştıkları, farklı fikirlerin nezaket ve zarafet içinde tartışıldığı bir zemin olması gerekirken, zaman zaman yumrukların, tekmelerin, su şişelerinin, saksıların havada uçuştuğu bir arenaya dönüşmesi üzücüdür.

Haberin Devamı

Ukrayna, Tayland gibi ülkelerin meclislerinden yansıyan bu tür görüntüleri ayıplayan bir toplum olarak son dönemde sık sık aynı görüntüleri veriyor olmamız, başımızı önümüze eğmemizi gerektiriyor.

KADIN VEKİLLERİN KAVGASI

Meclis’te şiddete bugüne kadar hep erkek milletvekilleri tarafından başvuruldu. Karşı fikirlere, fikirle karşılık vermek yerine, yumrukla, tekmeyle, boğaz sıkmayla, şişe, cep telefonu, saksı fırlatarak karşılık vermeyi yeğleyen erkek milletvekillerine maalesef gözümüz alışmıştı.

Ancak önceki gün ilk kez kadın milletvekillerimiz arasında da şiddete tanık olduk. Saç çeken, tokat, uçan tekme atan kadın milletvekilleri gördük. Geçirdiği kaza nedeniyle kol ve bacağında protez kullanan bir kadın milletvekilimiz yere düşürüldü. Bir diğer kadın milletvekilinin göğsüne bir başka kadın milletvekilinin tekme attığı görüldü.

Türkiye için utanç veren görüntülerdi.

KADININ ZARAFETİ

Kadın milletvekillerimizin kavga etmesine şaşıran ve tepki gösterirken “hem de kadın”, “kadın milletvekilleri bile” gibi vurgular yapılmasını yadırgayan okurlar ve izleyiciler oldu. Bu vurgular, “kadın-erkek eşitliğine” aykırı olduğu ve erkek egemen söylemi yansıttığı düşüncesiyle eleştirildi.

Elbette, şiddet cinsiyet ayırımına tabi tutulamaz. İster erkek ister kadın yapsın aynı tepkiyle karşılanmalı, aynı şekilde karşı çıkılmalıdır.

Haberin Devamı

Ancak, kadınların şiddete başvurmalarının ‘şaşırtıcı’ bulunmasına da şaşırmamak gerekir. Kadınların şiddete yönelmesinin, ‘şaşkınlık’, ‘hayret’ içinde karşılanması, ‘kadının doğuştan gelen zarafeti’yle ilgilidir. Bu zarafet erkekte doğuştan yoktur. Bu nedenle erkekler ailede, toplumda, okulda nezaket eğitimiyle terbiye edilir. Erkeklerin doğuştan gelen saldırganlıkları, okulda ve toplumda eğitimle törpülenir.

Kadınların doğasında şiddet yoktur; tahrip etmeye değil korumaya, öldürmeye değil yaşatmaya, yaralamaya, kırıp dökmeye değil, tedavi etmeye, toparlamaya, azaltmaya değil çoğaltmaya, ölümcül rekabete değil işbirliği ve dayanışmaya, savaşa değil barışa programlanmışlardır. (Michael P. Ghiglieri, Erkeğin Karanlık Yüzü, Phoenix Yayınları, 2002, s. 165 vd)

Haberin Devamı

Kadın katil, kadın tecavüzcü, kadın savaşçı, kadın dövüşçü bu nedenle erkeklere göre yok denecek kadar azdır. Kuşkusuz bu doğal özellikler, erkekler için şiddet kullanmayı bir hak haline getirmez; sadece kadınların şiddet kullanmasını daha şaşırtıcı hale getirir.

Şaşırmanın nedeni, kadınların doğuştan taşıdıkları zarafet üstünlüğüdür.

Yazarın Tüm Yazıları