Paylaş
Eski genelkurmay başkanları Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt, Necdet Özel’le dün konuştum. Davet henüz ellerine ulaşmamış ama komisyona geleceklerini söylediler. Hilmi Paşa biletini şimdiden aldığını da söyledi.
İlker Başbuğ Paşa’nın avukatı İlkay Sezer de henüz davetin gelmediğini belirtti. İlker Paşa ve Işık Koşaner Paşa’nın da devlet anlayışları gereği daveti kabul edeceklerini sanıyorum.
Ülkenin içinden geçtiği zorlu süreci aşması için bir katkıları olacaksa elbette esirgemeyeceklerdir.
TÜRKİYE’NİN DURUMU
Hilmi Özkök Paşa’yla sohbet ederken, Türkiye’nin birçok sorunla aynı anda karşılaştığı üzerinde durduk. Gerek içinde gerekse Suriye ve Irak’taki gelişmeler itibariyle Türkiye, aynı anda birçok sorunla baş etmek zorunda.
PKK saldırıları, FETÖ darbe girişimi ve devletteki etkinliğinin sonlandırılması, Suriye’de Fırat Kalkanı operasyonu, Irak’ta Musul harekâtı öncesi Türkiye’ye karşı alınan tavır, Bağdat hükümetinin ve ABD’nin tutumu...
Türkiye belki de tarihinde bu kadar önemli birden çok sorunla aynı anda karşılaşmamıştır.
Ankara, ülkenin bekasını ilgilendirecek önemde birçok sorunla baş etmek zorunda...
İÇ HAT MANEVRASI
Hilmi Özkök Paşa bu durumu değerlendirerek, “iç hat manevrası”ndan söz etti.
“Bize” dedi, “Askeri eğitimlerimizde öğrettikleri iç hat manevrası kavramını hatırlıyorum. Bu bir askeri kavramdır ve birden çok saldırıyla karşılaşıldığında ne yapılması gerektiğini öğretir.”
Ve “Türkiye’ye iç hat manevrası lazım” diye de ekledi.
“İç hat manevrası”nın ne olduğunu sorduğumda ise şu bilgiyi verdi:
“Bu kavram bir savaşta birden çok düşman veya saldırı ile karşı karşıya kalındığında, stratejik bir karar alıp saldırının veya düşmanın en büyüğünü bertaraf etmektir. Küçükleri kontrol altında tutmaktır. En büyük düşman gücü hangisiyse önce ona yönelmek ve onu etkisiz hale getirmek alamına gelir. Türkiye’nin de böyle yapması gerekir.”
GÜÇLÜNÜN DÜŞÜRÜLMESİ
Hilmi Paşa’nın bu anımsatmasından sonra yaptığımız kısa araştırmada, “iç hat manevrası” kavramının düşmanların kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan yararlanmayı da içerdiğini öğrendim.
Prof. Dr. Esat Arslan’ın bu konuda verdiği bilgi ise şöyle:
“İç hat manevrası doktrini, zayıfı denetim altında tutmayı, güçlüye karşı ise tüm güçle yüklenilmesi ve sonuç olarak en güçlünün düşürülmesini hedeflemektedir. Bu öğreti, 1905 yılında Alman Genelkurmay Başkanı Kont Alfred Von Schlieffen tarafından geliştirilmiş ve esas olarak Fransa’yı saf dışı bırakıp Rusya’yı düşürme harekâtı olarak tasarlanmıştır.”
Bu yaklaşım Türkiye’nin içinde bulunduğu sorun yumağı göz önüne alınırsa, rasyonel bir yaklaşım olarak görünüyor.
PKK, DAEŞ, FETÖ ile aynı anda mücadele eden, bu süreçte ABD, Rusya, İran, Şam rejimi ve Bağdat hükümetiyle değişik düzlemlerde diplomatik mücadele veren Ankara’nın bu stratejiyle hareket ediyor olması da muhtemel.
Terör örgütlerinin aynı andaki saldırıları, PKK-PYD-YPG cephesinin Kuzey Suriye’de egemenlik kurma çabaları, Güneydoğu’yu aynı yöntemle koparma girişimleri, Kuzey Irak’taki Türk askeri varlığına karşı yükselen sesler, ABD’nin YPG’den yana kesin tavrı ve PYD’ye politik desteği, Musul operasyonunda Türkiye’nin dışlanması hamleleri karşısında, siyasal ve ulusal birlik içinde stratejik akılla hareket etmesi gerekiyor.
Komşularımızdaki iç savaştan en çok zarar gören ülke olarak Türkiye’nin, sürece dahil olması ve mutlaka masada yer alması hem sorumluluğu hem de tarihi görevidir.
ABD’nin koalisyon öncüsü pozisyonda olması, gelişmeleri tek başına belirleyeceği anlamına gelmiyor.
Böyle bir hava içinde Türkiye’ye pozisyon vermeye çalışmasının bir karşılığı yok.
Türkiye’nin yakaladığı pozisyonu güçlendirmesi için yabancı güçlerin tavsiyesiyle hareket etmesi gerekmiyor.
Paylaş