Paylaş
Oysa, içeride ve dışarıda neredeyse bir savaş ortamından geçen Türkiye’nin diyaloğa ve mümkün olan en geniş tabanlı uzlaşmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacı var.
POLİSİN TUTUMU
İçeride Anayasa görüşmeleri yapılırken, polisin Meclis dışındaki sert tutumu çok yanlıştı. Büyük çoğunluğu Ankara Barosu avukatlarından oluşan ve CHP’li milletvekillerinin de bulunduğu gruba, polisin -3 derecede tazyikli suyla müdahale etmesi ve köpeklerle dağıtmaya çalışması Türkiye’nin görüntüsünü bozan bir eylemdi. Meclis’in Dikmen kapısında toplanan bu grup, Anayasa değişikliği gibi mesleki ilgi alanına giren bir konuda Ankara Barosu’nun görüşlerini kamuoyuna açıklanmasını amaçlıyordu. Polisin görevi güvenlik önlemini alması ve açıklamanın sağlıklı biçimde yapılmasını sağlamak olmalıydı. Polis, demokratik hakların kullanılmasına saygının bir gereği olarak böyle davranmalıydı.
MECLİS TELEVİZYONU
Eleştirilmesi gereken bir diğer konu da Meclis televizyonunun görüşmeleri canlı olarak yayınlamamasıydı. Türkiye’nin yönetim tarzını değiştiren önemli bir Anayasa değişikliği görüşmelerini, halkın bilgi alma hakkı gereğince Meclis televizyonu tarafından canlı olarak yayınlanması gerekirdi. Anayasa değişikliği konusunda halkın yeteri kadar bilgilendirilmediği eleştirisinin yoğunlaştığı dikkate alınırsa Meclis TV’nin bu tutumu eleştirilere haklılık kazandırdı.
BAYKAL’IN KONUŞMASI
Anamuhalefet partisi CHP’nin görüşlerini açıklamak için konuşmacı olarak Deniz Baykal’ı seçmesi isabetliydi.
1973’ten bu yana -yasaklı olduğu yıllar hariç- Parlamento’da görev yapan ve çok uzun yıllar CHP liderliğini yürüten Baykal’ın, devlet ve siyaset hayatındaki deneyimi, bu tercihteki temel etkendi.
Baykal, siyasi yönü ön planda, halka dönük bir konuşma değil, doğrudan AK Partili ve MHP’li milletvekillerini etkilemeyi amaçlayan hukuki yönü ağır basan bir konuşma yaptı.
Değişikliğin devlet yönetiminde yaratacağı sorunlara dikkat çekerken; cumhurbaşkanının aynı zamanda parti genel başkanı olmasını, yüzde 51 ile yüzde 100’ü feshetme yetkisinin alınması, kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler birliğinin geçeceğini ve egemenliğin çatlayacağını vurguladı.
Baykal’ın üzerinde durduğu eleştirilerden biri de aynı zamanda parti genel başkanlığını yürütecek olan cumhurbaşkanının yüksek yargı üyelerini atayacak olmasıydı. Parti genel başkanı olarak Meclis’in seçeceği üyelerin belirlenmesinde de cumhurbaşkanının etkili olacağını belirten Baykal, bu durumun yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığını ortadan kaldıracağına dikkat çekti.
YILDIRIM’IN YANITI
Başbakan Binali Yıldırım ise her zamanki gibi yumuşak ve esprili bir üslupla yanıt verdi. Yıldırım’ın değişikliği savunurken hareket noktası, mevcut sistemin ‘iki başlı’ yönetime yol açtığı görüşüydü. Yürütme organında yetki ve sorumluluğun tek kişide olması gerektiğini savundu. Yıldırım’ın dikkat çeken bir vurgusu Atatürk’ün ve Cumhuriyet rejiminin faziletiydi. Kendisini örnek göstererek, “Topal Dursun’un oğlu başbakan olabiliyorsa CHP’li bir aday da cumhurbaşkanı seçilebilir” diyerek Cumhuriyet’in getirdiği fırsat eşitliğini övdü.
OYLAMA SONUCU
En çok merak edilen konulardan biri oylamalarda fire çıkıp çıkmayacağıydı. Teklifin maddelerine geçilmesi 338 oyla kabul edildi. Meclis Başkanı İsmail Kahraman hastanede tedavi gördüğü, bir milletvekili mazeretli olduğu ve Meclis Başkanvekili oy kullanamadığı için AK Parti’nin oy kullanacak milletvekili sayısı 314’tü. MHP’de ise ‘Hayır’ oyu kullanacağını açıklayanlar düşüldüğünde geriye 35 milletvekili kalıyordu. Bu durumda kabul oyunun 349 olması bekleniyordu. 338 kabul oyu çıktığına göre 11 fire olduğu anlaşıldı. Firenin AK Parti’den mi, MHP’den mi olduğunu bilmek ise şimdilik mümkün değil.
Paylaş