Paylaş
İkinci paylaşım savaşında, sınırları tehdit altında olan hedef ülkelerden biri de Türkiye’dir. Bu gerçek açık biçimde gün yüzüne çıktığı içindir ki, Türkiye müdahale etmek zorunda kalmış ve Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Fırat Kalkanı operasyonunu başlatmıştır. Ankara’nın, ters düşen ABD yerine Rusya ve İran’la yakınlaşmasının amacı da sınırlarına yönelen bu tehdidi bertaraf etmek, ikinci paylaşım savaşından Türkiye’nin toprak bütünlüğünü koruyarak çıkmaktır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılması ve Kurtuluş Savaşı sürecinde ortaya çıkamayan iki devlet projesi; Büyük Kürdistan ve Büyük Ermenistan’dır.
İkinci paylaşım savaşının yaşandığı günümüzde Büyük Kürdistan projesinin ön almaya çalıştığını görüyoruz. PKK’nın, Suriye’deki gelişmeler ve özellikle Kobani olayından sonra Güneydoğu’da hendek politikasına geçmesi ve şehir savaşları yoluyla bölgeyi işgal etmeye kalkışmanın amacı bu projeyi hayata geçirmekti. ABD’nin, Suriye’de PYD-YPG’yi desteklemesi, PKK’nın bu yöndeki umudunu artırmışsa da Türkiye’nin Rusya ve İran’la işbirliği içindeki hamlesi bu beklentiyi yeniden düşürmüş durumdadır.
ABD’nin, Türkiye’nin Washington’la ters düşmesinin ve tutum değiştirerek, Rusya’yla yakınlaşmasındaki temel nedeninin bu olduğunu anlamış olması gerekir.
2. SYKES-PICOT
Hükümetin de yanı başımızdaki gelişmelere bu gözle baktığını söyleyebiliriz.
Hürriyet Ankara bürosunda dün kahvaltıda konuk ettiğimiz Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş benzer bir analizi, “Bir asırlık oyun. Olay ikinci Sykes-Picot’tur. Ortadoğu’yu yeniden paylaşım meselesidir” sözleriyle özetledi.
Sykes-Picot, Osmanlı’nın Ortadoğu’daki topraklarının, İngiltere ve Fransa arasında bölüşülmesini öngören gizli bir anlaşmadır. 1916’da iki ülke arasında gizlice imzalanan ve Rusya’nın Ekim 1917 Devrimi nedeniyle çekildiği ve Troçki’nin Rus basınında ifşa ettiği Sykes-Picot Anlaşması bu yıl 100. yaşına bastı.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, bu anlaşmaya atıf yaparak, yaşadığımız sürecin büyük devletlerin Ortadoğu’yu yeniden paylaşmaya yönelik bir Sykes-Picot süreci başlattıklarını vurgulamış oldu. Kurtulmuş, sorum üzerine, bu sürecin hedeflerinden birinin Türkiye olduğunu da ifade etti.
Bu sürecin ABD’nin Irak’a müdahale ettiği 1991’de Birinci Körfez Savaşı’yla başladığını, Irak’ın 2003’te işgaliyle devam ettiğini ve Suriye’ye kadar geldiğini de belirtti.
Kurtulmuş’un analizi, Ankara’nın “büyük resme baktığını” ve sürece doğru teşhis koyulduğu anlamına geliyor.
RUSYA ATAĞI
Türkiye, Rusya ve İran atağıyla ikinci Sykes-Picot sürecini önemli ölçüde etkiledi. Bu atağın Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğini sağlayacak bir siyasi çözüme ulaşması, ABD’nin başını çektiği süreci durdurup, tümüyle etkisiz kılabilir.
ABD’de Trump yönetimi devralıncaya kadar Türkiye-Rusya-İran ve dolaylı olarak Şam ve muhalifler ciddi bir mesafe alabilirlerse, Washington bunu kabullenip, sürece katılmak zorunda kalabilir. Irak’a, özellikle Musul’a yoğunlaşması beklenen ABD’nin, Trump yönetiminde, Suriye’de süreci Rusya ve Türkiye’nin inisiyatifine bırakması da muhtemeldir. Ayrıca, Putin karşısında Suriye’de başarılı olamayan Obama’nın inisiyatifi çoktan Moskova’ya kaptırmış durumda olduğu da bilinmektedir.
Bu nedenle, Türkiye, ABD’den uzaklaşıp, Rusya ve İran’la yeni bir politikaya yönelerek ve dolaylı olarak Şam yönetimiyle temas ederek, doğru bir tercih kullanmıştır. Bu tercihin olumlu sonuçları da bugün görülmektedir.
Türkiye ancak böyle bir politikayla, Ortadoğu’nun kâğıt üzerinde çizilmiş ve Kurtuluş Savaşı ve Lozan sayesinde tamamı uygulanamamış Sykes-Picot gizli paylaşımının yeniden denenmesinin önüne geçebilir.
“Bir asırlık oyunu” bozmak için Çanakkale’deki, Kurtuluş Savaşı’ndaki ruha ihtiyaç vardır.
Paylaş