Paylaş
Arjantin’de dünya kadınlarının erkek düzenine isyanını dinliyordum...
Buenos Aires’teki G-20 panellerinden birisi de “kadın hakları” konusundaydı...
Panelin yapıldığı sahneye bir baktım...
Dünyanın 5 ayrı ülkesinden, ayrı kıtalarından 5 kadın vardı.
Erkek konuşmacı olarak bir tek TBMM Başkanı Binali Yıldırım.
Aslında o panelde Binali Bey’in ismi yoktu.
Ancak bir önceki panel bitince, sahnede kalmasını ve bu panele de katılmasını istediler.
İyi de oldu.
Bu panelin neredeyse kapanış konuşması Yıldırım’a düştü...
Ve şu sözleri hepimizi gururlandırdı:
“Dünyada kadına seçme seçilme hakkını veren ilk ülke Türkiye’dir.”
O salonda...
Cumhuriyet ve demokrasi değerlerimizi anlatacak bundan daha etkili bir cümle
olabilir mi?
Salona baktım...
Hindistan’dan Hollanda’ya, dünyanın halk tarafından seçilmiş bütün kadınları temsil ediliyordu...
Dünya kadınlarını dinlerken bir şey dikkatimi çekti.
Onların konuşmalarında ne çocuk gelin vardı ne de dayak...
Hollanda’dan Şili’ye... Hindistan, Endonezya ve Almanya’ya kadar.
Konuşanı izleyeni, dünyanın halk tarafından seçilmiş kadınları oradaydı...
Konu yalnızca fırsat eşitliğiydi...
Mesela...
Hollanda Temsilciler Meclisi üyesi ve sözcüsü Tellegen...
Bir kadın olarak ülkesinin sorunlarını bütün çıplaklığıyla ortaya koydu.
Dedi ki:
“Cinsiyet ayrımı var... Kadınla erkek arasında ücret farkı var... Kurulan şirketlerin hâlâ yüzde 90’ını erkekler yönetiyor.”
İŞTE ŞİLİ
En çarpıcı örnekler Şili’den geldi...
Şili Millet Meclisi üyesi Maya Fernandez Allende (soyadı elbette bizi çok acılı günlere götürdü)...
Konuşmaya aynen şöyle başladı:
“Dikkat ettiniz mi... G-20 toplantısının panellerine bir bakın. Dünya meselesi, finans sorunu olunca bir tek kadın yoktu... Ama şimdi bakın kadın konusu olunca birden neredeyse konuşmacıların tamamı kadın seçilmiş. İşte ayrımcılık budur...”
Büyük bir alkış...
Allende, Şili çalışma hayatından şu örneği verdi:
“Şili’de aynı eğitimde ve şartlarda çalışan bir kadın ortalama 3 bin 500 pezo ücret alırken erkek 5 bin 500 alıyor... Bu oranlar daha büyük uçurumlara da dönüşebiliyor.”
Bir çarpıcı konuşma da Endonezya’dan geldi..
Dr. Nurhayat Ali Assegaf Hanım aynen şöyle dedi:
“Politikada erkekler etkin oldukça... İş dünyasında yüksek pozisyonlarda hep erkekler oldukça... Biz hep böyle konuşacağız. Ve onlar arada lütfedecekler.”
Sonuç olarak arkadaşlar...
Dünyanın öteki ucunda sordum:
- Acaba bizim heyetimizdeki kadın vekiller çıksaydı ne derdi?
Aslında bizim heyetimizde de anlatacak çok şeyi olan kadın vekillerimiz vardı.
Başı kapalı diye TBMM’de siyasi lince uğrayan (içimdeki acıdır ki, hiçbirimizin sesi çıkmamıştı) Merve Kavakçı’nın kardeşi Ravza Kavakçı Kan oradaydı...
Ve milletvekili olarak...
Kim bilir neler anlatırdı...
Bu değişimi ve gelişmeyi anlatmak ne güzel olurdu.
Fatma Kaplan Hürriyet oradaydı... Fatma Hanım’ı hep güler yüzüyle gördüm. Kim bilir o neler söylerdi...
Ve en genç vekilimiz Rümeysa Kadak...
Belki de gençliğinin verdiği o azıcık gülümseyen mahcubiyetiyle neler anlatırdı...
Aramızdaki tek kadın gazeteci Özlem Albayrak...
O sessiz ama derin haliyle kim bilir hangi soruları sorardı...
“Olsun” dedim...
Çünkü oradaydık...
Ve baktım ki...
Biz iyi yoldaydık...
Kadın vekillerimiz dimdik oradaydı.
Hatta sabah Sabiha Gökçen Havalimanı’na geldiğimizde...
İlk dinlediğimiz haber Sıla’nın “kafatasındaki ödem”di...
Heyetteki kadın vekillerimizin bir bölümü oradaydı...
İçlerinden gelen sesin ve isyanın partisi yoktu:
“YUUHHHH”... “YAZIKLAR OLSUN”...
Paylaş