Paylaş
“Securite... Securite... Securite...
Bütün gemiler... .Bütün gemiler... Bütün gemiler...
Burası Türk Radyo...
2 Nisan 2020’de Ege’de seyreden bir Türk gemisine Yunan Sahil Güvenlik botları tarafından ateş açılmıştır... Ege’de seyredecek Türk bayraklı gemilerin müteyakkız olmaları... Yunan deniz kuvvetlerinden ya da sahil güvenlikten bir taciz halinde Türk savaş gemilerine ve Sahil Güvenlik kuvvetlerine bildirmeleri... Türk savaş gemileri ve sahil güvenlik botları 24 saat süreyle 16’ncı kanalı dinlemektedir...”
Türk Radyo’nun deniz kuvvetlerimiz adına 4 saatte bir Türkçe ve İngilizce yaptığı bu anonslar Ege’de sürekli olarak devam ediyor.
Peki bu ne anlama geliyor?
Arkadaşlar...
Öncelikle denizcilerimize şu bilgiyi vermeliyim.
Yunanistan, Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bir kriz çıkarmak için, Ege’de sürekli olarak bir tahrik fırsatı arıyor.
Önceki gün Fransa Devlet Başkanı Macron’un Yunanistan Başbakanı ile Kıbrıs Rum yönetimi liderine verdiği destek tahrik cesaretini daha da arttırdı.
Ve işte bu nedenle Doğu Akdeniz’de kalkan harekâtı yapan Türkiye bu tahriklere gelmemek için 2 Nisan’da açılan ateşi bugün sürekli olarak Türk gemilere hatırlatıyor. Ve dikkat çekiyor.
Yani Yunanistan Ege’deki “gerilimi yükseltiyor”.
Niye?
ORUÇ REİS MEİS AÇIKLARINDA
- Çünkü Türkiye doğalgaz ve karbon araştırması için Kaş açıklarında arama kararı aldı.
Ve bu “Navteks” bilgisini paylaştı..
Yunan adası olan Meis ile Kaş arası o kadar yakın ki.
Bağırsanız duyulur.
İşte Oruç Reis gemimiz orada.
Ve hatırlayın.
Doğu Akdeniz’i kendilerine bir “enerji gölü” haline getirmek için bir araya gelen bir ittifak vardı.
Fransa, İtalya, Mısır, İsrail. Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi... Burada Almanya ve İngiltere ve hatta ABD tuhaf bir belirsizlik içindedir.
Kıbrıs Rum kesimi bu ülkeler kendisine Türkiye’ye karşı fedailik yapsın diye onlara üsler verdi. O ülkelerin petrol şirketlerine doğalgaz arama, çıkarma ve kullanma ayrıcalığı verdi.
Yani toprak verip “yüzde karşılığı” Türkiye düşmanlığı satın aldı.
Türkiye de buna karşılık Libya’nın meşru yönetimiyle karşılıklı olarak kıyılarını içeren bir “münhasır alan” anlaşması yaptı.
Bu anlaşmaya göre Türkiye Kaş kıyılarından 17 millik bir alanı yine Libya kıyılarındaki 17 millik bir alanla eşitledi. Bu iki alanın oluşturduğu koridor, Fransa liderliğindeki ittifakın oyunlarını bozdu.
Bu Türkiye’nin Akdeniz’deki bağımsızlık çıkışıydı.
ÇAVUŞOĞLU’NUN MESAJI
- Bağımsızlık çıkışı derken, burada dün Dışışleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun paylaştığı çok önemli bir mesajı da hatırlamak gerekiyor.
Çavuşoğlu dünyaya aynen şu mesajı geçti:
“Hamdolsun Ayasofya açıldı. Tarihte yeni bir sayfa da açıldı. Aynı zamanda Türkiye’nin bağımsızlık tarihinde de...”
Arkadaşlar Çavuşoğlu’nun “Bağımsızlık tarihinde yeni bir sayfa açıldı” vurgusu çok önemlidir. Ve olan biteni özetlemektedir.
Çünkü...
Türkiye Doğu Akdeniz’deki oldubittiye karşı bir bağımsız devlet tepkisi göstermiştir.
Aynı tepkinin “ruhani karşılığı” Ayasofya olmuştur.
Ve işte şimdi Kurtuluş Savaşı öncesi Yunanistan’ı kullanıp Anadolu’ya saldırtan kafa, aynı tarihi yeniden sahneye koyma peşindedir.
Evet arkadaşlar...
İşte yazının başında sözünü ettiğimiz ve günlerdir yayınlanan o “Bütün gemiler.. Bütün gemiler... Bütün gemiler...” anonsunun anlamı budur.
Türk Deniz Kuvvetleri, bütün Türk bayraklı gemileri herhangi bir Yunan tahrikine karşı uyarıyor.
2 Nisan’da Yunan sahil güvenlik botlarından açılan ateşin bugün bütün Türk bayraklı gemilere her üç saatte bir uyarı anonsu olarak yapılması.
“Aman dikkat tahrik edecekler” anlamında bir sorumluluk göstergesidir.
Devlet olma bilinci ve sorumluluğu da zaten bunu gerektirir.
Tamam da...
Biz bu sorumluluğu gösteriyoruz.
Öteki, tahrik için bahane arıyor.
Ama şunu söylemeyim...
Sakın ola ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sorumluluk hassasiyeti, acizlik olarak algılanmasın.
“Ayasofya bunun en tarihi örneğidir...”
Evlad-ı Fatihan’dan hatırlatırım...
Paylaş