Paylaş
Bu açıklama Sputnik’te yer almıştır.
Rusya’nın SU-57 “hayalet uçağı”, 30 yıl sonrasının teknolojisidir...
Saatte 2 bin 150 kilometre hızla gidebilen bu “süpersonik jet”; hava, kara ve deniz hedeflerine göre dizayn edilmiştir.
Peki, bu detayı neden veriyorum?
Çünkü bu detay bir fotoğrafla birleştiğinde çok önemli soruların cevabını veriyor.
Dahası açıklamanın bir cümlesi çok dikkat çekiyor: “Suriye’deki planlı vazifeler...”
İşte kritik olan budur.
Gelin, Rus Genelkurmay Başkanı’nın söylediği bu “planlı vazifeler” sözünün izini sürelim.
Rusya, Sovyet döneminde Baba Hafız Esad’dan bu yana Suriye ordusunun tüm ihtiyaçlarını karşılar. 2010 yılından bu yana da oğul Esad tümüyle kendisini Rusya’ya teslim etmiştir.
İşte bu noktada iki kilit bilgi ortaya çıkıyor.
1) Rusya, Suriye iç savaşının yaşandığı yaklaşık 10 yıldır Suriye topraklarını kendisi için bir “savaş laboratuvarı” olarak kullanmaktadır. Her türlü savaş taktiğini, yeni teknoloji silahı orada denemektedir.
Bir anlamda, Suriye’yi “sahici tatbikat alanı” olarak görür.
PLANLANMIŞ GÖREVLER
Rus Genelkurmay Başkanı’nın sözünü ettiği, SU-57 için “planlanmış görevler” acaba ne olabilir?
Şimdi şu “malum şeytana” bir “avukatlık” yaptıralım ve soralım: Rusya kendisi için en büyük tehdidi NATO olarak gördüğüne göre...
Türkiye de NATO’nun en büyük ikinci ordusu olarak sınırlarının dibinde olduğuna göre...
Sovyetler döneminde KGB’de hayatı Rusya’nın savunma istihbaratıyla geçen Putin olduğuna göre... Suriye, Rusya için aynı zamanda NATO’ya karşı bir savunma harekât alanı olamaz mı? Elbette öyledir. Daha net bir deyişle, biz şu anda Rusya’nın NATO’ya karşı savunma alanındayız...
NATO’yla muhtemel bir gerilimde Suriye, Rusya için elbette bir büyük savunma ve saldırı planının parçasıdır. Yıllarca biz Rusya’ya karşı NATO tatbikatları yaptığımıza göre Rusya da Suriye’de bize karşı tatbikatlar yapmıştır.
Belki de tartışma konusu olan otoyollar, Rusya’nın NATO’ya karşı planlı tatbikatlarında kritik bir bölgedir. Ve elbette bu bilgiyi Astana ve Soçi sürecinde paylaşmıyordur.
Suriye’nin silahlı kuvvetlerini, hava ve deniz kuvvetlerini tümüyle organize edip besleyen Rusya, bunu elbette “hayır için” yapmıyor. Şu son dönemde boğazdan geçen Rus savaş gemilerindeki artış dikkat çekmiyor mu? Nereye gidiyor bu gemiler? Bu açıklamadan sonra ikinci kilit bilgiye geçebiliriz.
2) Demek ki Rusya, Suriye sınırında NATO ve doğal olarak Türkiye’ye karşı Esad’ın birlikleriyle bazı “planlı tatbikatlar” yapmaktadır. Genelkurmay Başkanı Gerasimov’un sözünü ettiği “SU-57 hayalet uçağının planlı vazifeleri” işte budur.
Sözün tam burasında size bir fotoğrafı hatırlatmak istiyorum.
Çünkü bu fotoğraf çok şey anlatıyor...
Acaba bu fotoğrafta Putin, Esad’a ne demiş olabilir?
Putin’in Esad’a bakışını görüyor musunuz?
Muhtemelen şöyle diyor:
“Merak etme... Seni koruyacağız.”
Ya Esad’ın Savunma Bakanı Sergey Şoygu’a bakışına ne demeli...
Sonuç olarak Putin, Esad’a şöyle demiştir: “Ben sana ülkeni ve iktidarını geri vereceğim. Sen de bana doğu Akdeniz’deki limanları vereceksin. Gerisini bana bırak...”
Evet, arkadaşlar... Bütün bunları şunun için yazıyorum: 5 Mart’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin’le görüşecek.
Ben NATO ilişkilerine ve geçmişe bakınca...
Putin’in Esad’ı bırakmayacağını biliyorum.
Hatta NATO’ya karşı bir saldırı ve savunma alanı olarak gördüğü Suriye’de, NATO üyesi Türkiye’nin bulunmasına olumlu bakmadığını da görüyorum.
Bu nedenle de Rusya ile “dost ve sıcak ilişkiler” falan beklemiyorum.
Umudum diplomasinin kazanmasıdır. Umudum mutabakatın yeniden sağlanmasıdır...
Umudum, barıştır... Ancak şunu bilin ki...
Putin ve Trump arasında...
“Acaba hangisini tercih etsek?” diye bir saçmalık olamaz.
Hiçbiri arkadaşımız, dostumuz değildir...
Devletler arasında aşk ve dostluk ilişkisi olmaz... Menfaatler vardır... Güç dengeleri vardır...
Ve Türkiye tarihiyle, bugünüyle güçlü bir devlettir...
Paylaş