Paylaş
Hepimiz “kurtuluşun gemisi” Bandırma’nın 19 Mayıs 1919 yolcuları olduk...
Ve ben işte o saatlerde TBMM’nin 1938 zabıtlarındaki şu sayfayı okuyordum:
“(Atatürk adına, Başbakan Celal Bayar tarafından okunmuştur)
(1 Kasım 1938 Birleşim: 1. Açık Celse)
Başbakan Celal Bayar:
‘Anayasanın 36. maddesi hükümleri gereğince, Cumhurbaşkanımız Atatürk’ten aldığım emir üzerine bu yıla ait nutuklarını okuyorum’ (Alkışlar)”
9 gün sonra hayata gözlerini yumacak olan Atatürk, gelemediği o Meclis’te bakın neler anlatıyor:
“Efendiler... Geçen yıl, ‘Yarınki Türk-Fransız ilişkilerinin dilediğimiz yolda gelişmesine, Hatay işinin iyi bir yönde yürümesi temel bir ölçü ve etken olacaktır inancındayım’ demiştim. Gerçekten de Hatay işindeki Türk-Fransız anlaşması, iki devlet arasındaki ilişkileri dostça bir duruma getirmiştir.”
Evet arkadaşlar, o arada Hatay Fransızlardan alınmıştır.
Ama gördüğünüz gibi diplomasi tarihine geçecek bir örnekle...
Savaşmadan alınmıştır. Düşmanı överek kazanmanın muhteşem bir örneği...
Bu tarihi olayı şunun için aktarıyorum...
Atatürk’ün ölüm döşeğinde aldığı Hatay’ı bugün içinde bulunduğumuz “kriz haritası”na oturtursanız...
Hatay sınırındaki Afrin’i, Menbiç’i, İdlib’i, Cerablus’u görürsek...
Ve oradan Türkiye’nin bekasına yapılan saldırıları düşünürsek...
PKK/YPG ihanet çetesinin arkasına bazı devletleri alıp Hatay’a, Mardin’e yaptığı bombalı saldırıları hatırlarsak...
Oralardan gelen talimatla Diyarbakır’da “çukur kazanlar”ı haritadakı yerlerine oturtursak...
Nasıl ve bitmeyen bir “oyun”la karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlarız...
Bugün neden oralarda olduğumuzu ve oralarda verdiğimiz mücadelenin tarihi değerini daha iyi anlarız.
İşte ölüm döşeğinde Celal Bayar’a okutturulan son nutkun tarih dersi budur...
100’üncü yılında birlik olma ruhu adına 19 Mayıs bir kez daha kutlu olsun...
Atatürk ve silah arkadaşları nur içinde yatsın...
BEN BU SOYGUNU BİR FİLMDE GÖRMÜŞTÜM!
Nicolas Cage oynuyordu...
Zengin bir adamdı. Ve bir gece maskeli adamlar evini basıp kasayı açmasını istiyorlardı.
Dün Eskişehir’de yaşanan olayın haberini görünce ister istemez aklıma bu film geldi.
Tabii o filmin senaryosunun bu soygunla bir ilgisi olduğuna inanmam.
Ama baksanıza...
Maskeler ve sırt çantaları ile...
Türkiye’nin tanıdığı, Eskişehir’in en zengin ailelerinden birisinin evine giriyorlar.
Ellerini ayaklarını bağlıyorlar.
Sonra ölüm tehdidiyle kasayı açıp dövizleri ve mücevherleri alıyorlar.
Sarar ailesinden söz ediyorum.
Cemalettin Sarar yerli tekstil modasının Anadolu’daki öncüsüdür.
Anadolu’yu dünyaya açmıştır...
Peki nasıl oluyor bu?
Soyguncular o evin içindeki detayları nereden biliyorlardı?
Dikenli tellerle korunan o tesise nasıl girebildiler?
Kasanın yerini, paraları ve mücevherleri nasıl bilebiliyorlar?
Bana göre kesin içeriden bilgi almışlar... Yani içeride bir köstebek var...
Bir de şu ifade tabii...
Cemalettin Sarar maskeli soyguncuların “Bulgarcaya benzer bir dil konuştuğunu” söylüyor.
Yani yabancılar...
Bulgarcaya benzer o kadar çok dil var ki...
Acaba bilerek mi böyle bir dil kullandılar?
Çok büyük sorular var...
Bu öyle basit bir “soygun”a benzemiyor.
Sarar ailesine çok geçmiş olsun...
GÖCEK VE ÇEVRESİNDEKİ ŞİKÂYETLER BİTMEDİ
Benim çevreci tarafımı bilenler şikâyete devam ediyor. İşte bu defa da Göcek’in öz evlatlarından, yörüklerden gelen şikâyet...
Oradaki 27 işletmenin temsilcisi olan kooperatiften...
Başkan İlyas Önder... Yazılar yazılmış. Göcek koylarındaki yasadışı yapılaşma ve iskele çıkma olaylarına karşı başkan yardımcısı Bilal Sarıhan “Açıktan şikâyetçiyiz” diyor. Fotoğraflar var...
Umarım adil bir çözüm bulunur...
Paylaş