Paylaş
Kendisi gibi düşünmeyeni düelloya mı davet etmiş oluyor?
Gelin bu referandumu kamplar arasında bir düello gibi değil...
Siyasi tarihimize bir demokrasi şöleni olarak işleyelim.
Turgut Özal, ‘başkanlık sistemi’ni ortaya atıp anlattığında...
Açıktan desteklemiştim.
Rahmetli Adnan Kahveci ile uzun sohbetlerimiz olmuştu.
Başkanlık sisteminin faydalarını savunmuştuk. Elbette çekinceleri de vardı... Kahveci o çekinceler üzerine tek tek çalışmış, çözümler üretmişti.
Sonra Süleyman Demirel benzeri önerileri getirmişti.
Peki şimdi bunları tartışıyor muyuz?
Ne yazık ki, Siyasi Partiler Yasası... Dar bölge seçim sistemi... Milletvekillerinin ‘lider vekili’ değil, halkın vekili olması gibi konular henüz tartışılmıyor.
Oy vereceksek, bunlar tartışılmalı. Ortaya konmalı. Kişilere indirilen sığ polemikler yerine, halk yönetim farkını madde madde bilerek karar vermeli.
Sabah gazetesinden Mahmut Övür bana sormuş.
“Oyun ne olacak?”
Ben yıllardır başkanlık sistemini savunan birisi olarak elbette, “Evet” diyorum.
Ve aynı zamanda evet deme gerekçelerim var. Diyorum ki...
- Vekilini tanımadan seçim yapan asilller, artık seçtiği vekilleri birebir tanıyabilsin.
- Mesela İstanbul’da, diyelim 70 milletvekili var, İstanbullu kaçını tanır da seçer?
- Milletvekili adaylarının parti genel merkezleri tarafından belirlendiği ve böylece Meclis’te yasama faaliyeti yapılırken o vekillerin seçmene değil, genel merkezin ağzına bakarak oy kullandığı bu hata anlatılmalı.
‘AL DELEGEM, VER GENEL BAŞKANIM’
- Genel başkan il başkanını seçer. Genel merkez delegeleri seçer. Sonra o delegeler gelip Ankara’da genel başkanı seçer. Bu “al delegem, ver genel başkanım” sistemi değişmeli.
- Milletvekillerinin bakan olabilmek için seçmeni unutup, başbakana yakın olmayı seçtiği bu sistem değişmeli. Bakanlar Meclis dışından seçilebilmeli.
- Milletvekilleri oy verirken seçmeni değil, lideri düşünüyor. Bu sistem değişmeli.
- Siyasi partileri, değişmez liderlerin arka bahçesi haline getiren bu Siyasi Partiler Yasası değiştirilmeli.
- Halkın milyonlarca oyuyla sokakta kaybedip, salonda 1000 delegenin oyuyla hâlâ koltukta kalabilen lider dönemi bitmeli.
- Başkanlık sisteminde, yürütmeyle yasama arasındaki ilişki ile denetim sistemi ve başkanın sorumluluğu iyi anlatılmalı.
- Meclis’teki komisyonlarda milletvekilleri, yeri geldiğinde yürütmenin karşısında, seçmenin lehine karakterli bir duruş sergileyebilmeli.
- Hesap verme sistemi Meclis’in iradesinde yükselmeli.
- Şehirleri atanmışlar değil, seçilmişler yönetmeli.
- Seçilmiş belediye başkanları, yalnızca kanalizasyon ve çöp toplama göreviyle değil, o şehirde yaşayan herkesi düşünerek hizmet edebilmeli.
- Trafik meselesini, şehrin mimari yapısını, okuma-yazma oranını, bütçesini atanmış vali, emniyet müdürü değil, orada yaşayan halkın oyuyla seçilmiş belediye başkanları çözebilir. Çünkü Vali her an başka bir kente atanarak gidebilir. Ama belediye başkanı bir tek şekilde gidebilir. Halkın sözüyle, seçimi kaybederek gidebilir.
- Yerel yönetimler ve Türkiye’nin idari yapısı yeniden belirlenmeli.
- Muhtarlar, belediye meclisinin seçilmiş doğal üyesi olmalı. Her muhtar bir belde başkanı gibi algılanmalı.
- Belediye başkanı o şehrin işsizlik meselesinin çözümüne, yatırımına karar verebilmeli.
- Başkanlık sisteminde, milletvekillerinin seçildikleri ilin bakanına baskı yapabilme olanağı tartışılmalı.
Evet...
Daha onlarca nedenle “Evet” diyorum.
Ve ben buradan bir kişiye değil, bütün Türkiye’ye selam gönderiyorum.
“Evet” diyen de “Hayır” diyen de bu memleketin evladıdır.
Paylaş