Lanetli plan

Dağları, köyleri temizleye temizleye giden Türk ordusu Afrin’e yaklaştıkça, sıkışan teröristler üç yola başvuruyor:

1) Dağlarda gerilere kaçıp saklanıyorlar.

2) Afrin’e kaçıp, orada sivillerin arasına karışıyorlar. 

3) Tesim oluyorlar... Teslim olanlara bakıldığında sivil kıyafet giydikleri anlaşılıyor. 

İşte sözünü ettiğim sokak savaşının kritik işareti de budur.

Özgür Suriye Ordusu’nun neden ön saflarda olduğu sorusunun cevabı da burada ortaya çıkıyor.

O sokakları bilen ÖSO etkili olacaktır.

Ve görünen odur ki...

Sivillerin arasına karışarak sivilleri öne sürmeyi planlayan teröristlerle mücadele uzun sürebilir. Burada PKK/PYD’nin amacı (Türkiye burada kalıcı olmak istiyor) kara propagandası için vakit kazanmaktır.

Bu nedenle Türkiye, Batı’dan gelecek “işgal” türünden uyarıların bu kara propagandaya hizmet ettiğini söylüyor.

Fransa’dan gelen uyarıya bu nedenle anında cevap verildi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Ankara bütün dünyaya “işgal” sözlerinin teröristlerin kara propagandası olduğunu anlatıyor.

Gerçek şudur:

1) Türkiye teröristeri temizlemek için Afrin’de azami dikkati gösterecektir. Teröristlerin sivilleri öne sürmesi ve aralarına katılması bilgisi ortadayken bu titizlik daha da artacaktır. Bu da operasyonun süresini uzatabilir. 

2) Bu nedenle süre diye bir kaygı yoktur. Ama bunu da teröristler özelikle Batı’ya “işgal” propagandası olarak satabilir. Bu noktada Dışişleri Bakanlığı’na büyük iş düşüyor.

AFRİN’DEN KANDİL’E 

Önceleri “Acaba biz mi paranoyak olduk” diye soruyorduk.

“Yahu arkadaş, herkes mi bize düşman” diyenlerimiz oldu.

Ama şimdi görüyoruz ki...

Bu, “Yalnızca güç önemlidir” diyenlerin düşmanlığı değil.

Doğaları böyle.

O yüzden aslında onları suçlamıyorum. Ben daha çok bizle ilgiliyim. Bizim işbirlikçi coğrafyamızla.

Dedim ya...

Güce taparsan olacağı budur.

Bizim bugün yaşadığımız 1918’de, 1923’te, 1945’te neyse, işte yine tam odur.

Yalnızca bu defa renkli TV kanallarının dijital hatlarından izliyorsunuz.

O kadar.

Düşünün...

Sınırlarımızın en uzun bölümünde peş peşe iki ülkede içsavaş çıktı.

PKK bu içsavaştan faydalanarak kendine yer edindi. Çünkü izin verildi.

Kandil budur.

Afrin’deki PKK/PYD budur.

Yani “demokrasi getiriyoruz” diye geldikleri iki ülkede de “içsavaş, sefalet, terör bıraktılar”. 

Bağımsızlığını ilan etmek için referandum deneyen bir Barzani yönetimi böyle oluştu.

Bu coğrafyada “cetvelle devlet kurma” alışkanlığı olduğu için plan işte yine budur.

Cetvelle kurulan devletler, öyle şirket gibi hemen bir tabela asmakla olmuyor.

İnce ince işliyorlar.

Önce eğitiyorlar. Sonra özerklik veriyorlar. Yıllar geçiyor... 10 yıllar geçiyor... Bir bakıyorsunuz ki sınırlarınız değişmiş.

Barzani’yle bunu yapmadılar mı?

10 bin Peşmerge’yi alıp gizli bir üste eğitmediler mi?

Şimdi PYD için aynı şey oluyor.

Silahlandırdılar. Eğittiler. Ordulaşmayı öğretiyorlar...

Artık herkes biliyor ki Afrin, Suriye’nin kuzeyinden Irak’ın kuzeyine bir “kukla devlet” için çok uzun vadeli bir planın parçasıdır.

Güçlü devletlerin “yaralı devletten parça kopartma alışkanlığı” da işte budur.

Tarih bunun örnekleriyle doludur.

Rusya da geldi “sınırsız bir süre” için Doğu Akdeniz’den Suriye’den üsler aldı.

Şimdi ABD Kuzey Irak ve Kuzey Suriye diyor. Belki 100 yıllık bir plan. Bu plan Türkiye’nin varlığına terstir.

Bu planın işlemesi için Türkiye’nin “milli gücünü” kaybetmesi gerekiyordu.

15 Temmuz’daki ihanet de ta kendisidir.

İşte Afrin’de yaptığımız da budur.

Türkiye’nin varlığı ve geleceği için verilen mücadeledir.

Ve maalesef bir gerçeği de kabul etmek gerekiyor ki...

Bu ülkelere demokrasi gelmedikçe...

Barış ve güven gelmedikçe...

Bu “lanetli plan” gölgelere, karanlıklara sığınıp hep bizi gözleyecek...

Bir boşluğumuzu kollayacak.

Burada bir büyük görev de Kürt kardeşlerimize düşüyor.

Siyaseti terörün pençesinden kurtarmak için...

Demokrasiyi ve barışı yüceltmek için...

Gelin bu “lanetli plana” hep birlikte karşı çıkalım.