Kim ısıtır bu çocukları

ÜLKER Hanım o sabah yerinde duramıyordu. Korku... Gurur... Ayrılık... Anne korkusu... Memleket sevgisiyle yarışıyordu. “Kınalı kuzusu”nun sırtını okşayıp dualarla gönderdiği günden beri...

Haberin Devamı

Gözüne uyku girmiyordu. Eli telefonda.

Gözü televizyonda. Kulağı kapıda.

Böylece günler geçti. Oğlundan haber aldıkça, günü aydınlandı. Bekledikçe karardı...

Kış bastırdı... Kim bilebilirdi ki...

Bir muhabirin televizyonda verdiği şu haber bir annenin yüreğine nasıl işler:

Kim ısıtır bu çocukları

Hakkâri’de kar yolları kapattı. Okullar tatil... Evet sayın seyirciler, şu anda boyumuzu aşan kar altında karayolları ekiplerinin çalışmalarını izliyoruz...

Muhabir işini yapıyordu ama...

Ülker Hanım televizyonda kar altındaki o sarp dağları görünce içi titredi. 

Oğlu geldi gözlerinin önüne...

34’üncü Hudut Tugayı... 3’üncü Hudut Taburu... 3’üncü Hudut Bölük Komutanlığı...

Haberin Devamı

Vatan görevini yapan oğlunun mektup adresi böyleydi... Bursa’nın İnegöl’ünden kalksan gidemezsin... Yazsan içine gözyaşı koyamazsın... Ama vatan görevi bu...

Kim ısıtır bu çocukları

Civan gibi çocukların, aslan yürekli gençlerin her karış toprakta ayak izi, yürek sesi bıraktığı bir görev...

Ama ana işte... Ülker Hanım o karlı dağları görünce... Irak’ın kuzey hududunda, sarp dağlarda nöbet tutan oğlu çıkmadı aklından.

“Ya üşütürse... Boğazını sağlam tutuyor mu?”

Derken, iki çile yün aldı. Kendi çilesini de katarak başladı örmeye... Rengini de asker rengi seçti. Haki... Bitirdi atkıyı... Koşa koşa İnegöl PTT’sine gitti. 

Oğluma bu paket... Sınır karakoluna...”

Kim ısıtır bu çocukları

PTT görevlisi Ali Bey gözleri dolarak aldı “emaneti”. Hemen gönderdi...

İki hafta sonra Ülker Hanım’a oğlundan bir mesaj geldi:

Canım anam... Ellerine sağlık... Burada arkadaşlar atkıyı çok beğendi... Herkes istiyor...”

Ülker Hanım bu mesajı alınca dünyası aydınlandı... Çıktı mahalleye...

Komşuların kapısını çaldı. 

Haberin Devamı

Komşular, bizim çocuklar atkı istiyor. Örmeye var mısınız?”

“Ayyyy, olmaz mıyız. Sıvayın kolları. Çıkarın şişleri...”

İnegöl kadınları başladı örmeye. Çile çile yünler... İlk anda 50 atkı hazır oldu. 

Ülker Hanım yine postaneye gitti. Bu defa dedi ki: “Bunlar da sınırda nöbet tutan oğullarımıza...”

Bu miktarda kargo olunca olayı belediye başkanı duydu. “Hanımlar, siz örün biz gönderelim” dedi...

Başkan atkıları ören anaları bir araya getirdi. İşte bu fotoğraf çıktı.

Kim ısıtır bu çocukları

Çocuklar o el işi göz nuru atkıları alınca...

O sıcacık ana sevgisiyle dokunmuş atkıları boyunlarına dolayınca...

Bölük komutanı emretti:

Haydi çocuklar biz de onlara bir fotoğraf gönderelim...”

Ve arkadaşlar...

Haberin Devamı

Bu hikâyenin sonunda Bursa’nın İnögöl’ünden analar, kızlar 10 bin atkı ördüler...

Tam 10 bin atkı...

Memleketin her yerinde karakış altında nöbet tutan çocuklara gönderdiler... O evlatlarımızın, o çocukların içini öyle ısıttılar ki...

Onlar da o atkıları alıp hudut karakollarından işte böyle mesajlar gönderdiler.

Değerli annelerimiz ve ablalarımız, bizlere gönderdiğiniz güzel hediyeler elimize ulaştı. Hepsini dağıtarak kullanmaya başladık bile. Sizlerin gösterdiği bu güzel sevgi ve dualar ile daha da kuvvetleniyoruz. Bunun için de hepinize ayrı ayrı teşekkür ederiz. Burada yaptığımız ve yaşadığımız hiçbir şeyin, sizlerin sayesinde boş yere olmadığının farkındayız. Hepinize selamlar ve sevgiler. Allah’a emanet.

Haberin Devamı

Çam Tepe üs bölgesi...

Irak’ın Kuzeyi...”

Arkadaşlar... Dünyanın hangi ülkesinde böylesine bir memleket sevgisi...

Böylesine bir ana sıcaklığı vardır?

İşte bu sıcaklık ısıtır çocukları... Helal olsun sana canım annemiz Ülker Hanım...

 

Yazarın Tüm Yazıları