Paylaş
Bu fotoğrafı görünce bütün ruhumla gittim o anlara... Bu pazar işte orada, insanlığın tam ortasındayız...
Suriye’de şifa dağıtan Türk doktorları, sağlık çalışanlarının o meşakkatli ve fedakâr günlerine... İşte...
Sınırın hemen ötesinde bir sahra çadırı...
Ve oradan bir anı...
Karnından ve bacağından yaralanmış bir askerimizi sedyeye alıyorlar...
Doktor geliyor? Mehmetçiğin elinden tutuyor.
O sahneyi Suriye saha koordinatörü Uzm. Dr. Bahadır Karaca şöyle anlatıyor:
“O askerimizin elinden tutup göz göze geldiğimizde öyle bir şey oluyor ki... Kanını vermiş, canını ortaya koymuş bir evlat... Yaşama tutunması için gözlerimizi ayırmıyoruz. Onunla birlikte hayata tutunuyoruz... İşte yine öyle bir gün... Askerimizin bacağında şarapnel parçaları vardı. Tabii acil müdahale için botlarını çıkarmam lazım. O konuşmayı hatırlayınca, tüylerim diken diken oluyor.”
İŞTE GÖZLERİMİN DOLDUĞU KONUŞMA
- Evladım sesimi duyuyor musun? Şimdi botlarını çıkarıyorum...
- Aman... Çıkarmayın komutanım..
- Ama çıkarmamız lazım. Müdahale edeceğiz.
- Komutanım çıkarmayın ne olur?
Asker üsteleyince doktor sorar:
- Oğlum niye istemiyorsun. Benim için sorun olmaz. Çıkarırım botlarını.
- Yok komutanım ondan değil. 3-5 gündür dağlardayız. Şimdi çıkarırsanız, burası çok kötü kokar, rahatsızlık olur...
Dinleyince gözlerim doluyor. Anadolu’nun kahraman Mehmetçiği bu...
Onun terbiyesi... Saflığı...
Bu diyaloğu aktardıktan sonra Dr. Bahadır Karaca şöyle diyor:
“Yani şimdi bu evladımıza ne diyelim. Canını, kanını ortaya koymuş. Düşünün ki bu asker yaralı. Kan içinde. Botunu çıkarınca ayağının kokacağını düşünüyor. Rahatsızlık vereceğini düşünüyor. İşte böyle gözlerimizi yaşartan olaylar. Birisi var ki, yaralanmış, botları çamur içinde, kirletirim diye ambulansa binmek istemiyor... Böyle vatan evlatları...”
Evet arkadaşlar...
Bu pazar size cephenin öteki yüzünü anlatmak istedim. Özellikle Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde kurduğu hastaneler ve sağlık ocaklarında görev yapan doktorlarımız, sağlık çalışanlarımızı hatırlatmak istedim...
Düşünün ki...
Suriye’de birçok yabancı devlet var.
Kimisi “deniz üssü”ne oturmuş.
Kimisi terör örgütleriyle kol kola petrol sahalarına çökmüş. Sözde “insanlara yardım” için oradalar.
İşte böyle bir coğrafyada, Türkiye hastaneler kurmuş. Sağlık ocakları... Üniversiteler...
Türkiye’den giden doktorlar orada görev yapıyor.
Peki o hastaneler nasıl çalışıyor. Bizim doktorlar nasıl gidiyor? Neye göre seçiliyorlar?
Suriye saha koordinatörü Dr. Bahadır Karaca’yla konuşuyorum...
GÖNÜLLÜ DOKTORLAR
Dr. Karaca’ya soruyorum:
* Orada hastalarla nasıl anlaşıyorsunuz.
Acillerde Türk doktor yöneticiler var. Hastanelerde başhekimlerimiz var. Tercüman kullanılıyor. Türkmenler, Kürtler, Araplar var. Yani bir şekilde anlaşıyoruz. İletişim sıkıntısı pek olmuyor. Biraz vücut dili, biraz çat pat Türkçe, çat pat Arapça..
* O yörede daha önce böyle bir sağlık altyapısı var mıymış?
Çok yıkıcı bir savaş olmuş. Bunu görüyoruz. Tabii yıllarca o yöre halkları itilmiş, ötekileştirilmiş. Hastane, sağlık ocağı yok. Eğitim, üniversite yok. Ama şimdi ayaklarına bir hizmet gidiyor. Şaşırıyorlar. Bize karşı çok nazikler. Her fırsatta teşekkür ediyorlar.
* Bizim doktorlar oraya kurayla mı gidiyor? Nasıl oluyor?
Bakanlık dönem dönem başvuru alır. Gitmek isteyenler başvurur. Yani gönüllü olur doktorlar. Yani tamamen gönüllülük esası var. Tam anlamıyla fedakârlık, içtenlik var.
* Başka ülkeler de böyle bizim gibi hastaneler yaptı mı?
Şu anda en önemli altyapıyı biz yaptık. En organize çalışma bizde. Bunu övünmek için, laf olsun diye söylemiyorum. Sonuçta ben bir hekimim, sağlıkta gördüğümü söylemek zorundayım.
‘ACILI İNSANLARA DOKUNMAK’
Dr. Karaca anlatırken, ben bir yandan önümdeki haritaya bakıyorum.
Savaş geçirmiş, kanlı, acılı, sürgünlü zor bir coğrafya. Yıllarca yokluk içinde eğitimsiz kalmış insanlar.
Dr.Karaca o yokluğu ve acıyı o kadar derinden hissetmiş ki: “O insanlara dokunuyoruz... Burada çalışmak insani bilinç gerektirir. Dokundukça, temas ettikçe mutlu oluyoruz. Onlara verdiğimiz mutluluk çok değerli... Bunu hissediyoruz...”
HARİTADA İŞARETLER
2016’dan bu yana o bölgeye yapılan sağlık yatırımlarına bakıyorum.
Dünyada acaba bunun bir başka örneği var mıdır?
Terörü önlemek için gittiğiniz bir ülkede, halka müthiş bir sağlık altyapısı sunuyorsunuz. Evler, üniversiteler yapıyorsunuz...
FIRAT KALKANI-ZEYTİN DALI
İşte iki büyük harekâtın yapıldığı bölge. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı.
* Çobanbey, Azez ve Elbab’da 200’er yataklı, Mare’de 75 yataklı, Cerablus’ta 75 yataklı ve Afrin’de 83 yataklı olmak üzere 6 hastane kurmuşuz.
* 52 sağlık ocağı...
BARIŞ PINARI HAREKÂT BÖLGESİ
* Telabyad ve Rasulayn’da 275 yataklı iki hastane ile 10 sağlık ocağı..
* Suluk beldesinde 20 yataklı kadın doğum hastanesi...
* Şark çıbanı hastalığıyla mücadele için 5 dispanser..
* 1 verem savaş dispanseri. 50 ambulansın hizmet verdiği merkezi ambulans iletişim sistemi...
* 2017 yılından bu güne 1498 personel görev yapmış...
Evet...
Bu pazar uzaklara gittik. Acılı ve kanlı bir coğrafyaya.
Korkunç silahları ve uçaklarıyla oraya giden... Petrole, deniz üslerine çöken menfaat devlerine karşılık...
Yıllarca, sürgün, hapis ve göç arasına sıkışmış bir toplumun coğrafyasında şifa ve sevgi dağıtan...
Gencecik doktorlarımız, sağlık personelimizi anlatmak istedim...
O acılı cephenin görünmeyen kahramanlarını...
O zorlu şartlarda...
Dokundukları her insan için...
Kurtardıkları her can için...
Güldürdükleri her yüz için...
İnsanlığa örnek oldukları için...
Alınlarından öpüyorum.
Ülkemle ve onlarla gurur duyuyorum.
Paylaş