Paylaş
Ve şöyle dese:
“Dağda çözüm olmaz. Çözüm demokrasidedir. Çözüm halktadır. Elbette o çocuklar annelerine kavuşmalıdır. Analar ağlamasın.”
Çok iyi biliyorum ki...
HDP siyaseti içinde bunu böyle düşünenler vardır.
Bir adım atmak isteyenler vardır.
Ama onlar değil...
“Bu ülkede savaş var. Kürt sorunu demokratik çözüme kavuşturulmadığı müddetçe gerillaya katılım da devam eder” diyenler öne çıkıyor.
Çünkü PKK hâlâ baskı yapıyor. Ve işte o PKK Türkiye’de kaybettiği gücü Suriye’nin kuzeyinde arıyor.
Bu açıdan bakınca...
Diyarbakır’da çocuklarını geri isteyen ailelerin eylemi ile Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde istediği “güvenli bölge” birbirine derinden bağlıdır...
Niye mi?
Çünkü...
Bugüne kadar hiçbir aile çıkıp da PKK’ya “Benim oğlumu geri ver” diyemiyordu.
Çünkü...
Korku vardı. Köyleri basılır... Yakılır. Ailenin geri kalanı katledilirdi...
O korku bana göre hâlâ var...
Ama bir yerinden kırılıyor şimdi.
Çünkü PKK’yla, terörle çok kararlı bir mücadele var.
O nedenle insanlara güven geldi.
İşte şimdi çok kritik bir noktadayız...
O noktanın adı “güvenli bölge”dir.
Niye mi?
Anlatayım...
Kandil, Suriye’deki iç savaşı gördü ve başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin DEAŞ’a karşı hassasiyetini analiz etti.
Bunun bir örneğini Barzani, Irak’ın kuzeyinde Saddam’a karşı ABD’ye destek veren “lokal güç” olarak göstermişti.
Bugün Irak’ın kuzeyinde bir “özerk yönetim” var.
Kandil’e göre “Suriye’de neden olmasın”dı.
Batılı ülkeler kapılarına dayanan ve kendi içlerinden çıkarılan “kafa kesici” vahşetle savaşırken, evlerine kendi evlatlarının tabutlarını getirmeden bir çözüm arıyordu.
İşte o çözüm Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi, Suriye’de de örgütlenebilirdi.
YPG, PYD, SDG böyle oluştu.
Pentagon “kuzey Irak benzeri” bir hareketle, PKK terörünün organize ettiği militanları “yerel güç” ilan etti.
Beyaz Saray’daki siyasi koltuklara da şöyle dedi:
“Eğer bizim çocukların tabutlarını şehirlerimizde görmek istemiyorsanız. Amerikalı anneleri Beyaz Saray kapısında görmek istemiyorsanız. Bu güçleri organize etmeliyiz.”
Öyle de oldu...
Eğittiler... Silahlandırdılar. Yani donattılar...
PKK kendini gizleyerek ve taktik olarak bunu seçmişti.
İşte arkadaşlar...
Türkiye’de giderek kan kaybeden, etkisini yitiren PKK, Suriye’nin kuzeyindeki bu taktikle moral arıyordu.
Hatırlayın...
O günlerde, “kanton” sözleri. Hendekler. Provalar.
Amaa...
Hepsi hendeklere gömülünce. Geriye bir tek Suriye’nin kuzeyindeki bu “ABD ile işbirliği” kalmıştı.
İşte Türkiye, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı’yla PKK’nın moral ve maddi gücünü kırıyordu.
Geriye bir tek “30 kilometre derinliğindeki güvenli bölge” anlaşması kalmıştı.
Bu güvenli bölge gerçekleşirse “PKK’nın Suriye’nin kuzeyinde bulduğu” maddi ve moral destek kırılacağı için Türkiye’de yarattığı korkunun etkisi de sıfıra inecekti.
Böylece “evlatlarını geri isteyen, ailelerin sesi yükselecek”, dağa gidiş duracaktı.
Dahası Kandil’in HDP üzerinde kurduğu baskı da ciddi oranda zayıflayacaktı.
Sonuç olarak...
Diyarbakır’da evlatlarını isteyen ailelerin sayısının artmasıyla, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyinde sağlayacağı “güvenli bölge” birbiriyle çok derinden bağlıdır.
Türkiye içinde bozguna uğrayan terör örgütü, “güvenli bölge” ile Suriye’deki etkisini de kaybedecektir.
Belki böylece HDP de Kandil’in etkisinden kurtulup sivilleşebilecektir.
Dolayısıyla...
Türkiye’nin “güvenli bölge” hazırlığı yalnızca “askeri” bir plan değildir.
Aynı zamanda sosyal ve siyasi sonuçları olan Türkiye’deki demokratik yapıyı yükseltecek bir hazırlıktır.
Paylaş