Paylaş
Ama hâlâ meseleyi getirip Fatih Terim’e bağlarsanız...
“Terim’in kahkaha atan fotoğraflarını sosyal medyaya koyarsanız...”
Sanki, “Oh olsun...” diyen bir Terim portresi çizerseniz...
Hatta konuyu getirip, aldığı ve alacağı paraya bağlarsanız...
Ben de şunu söylerim:
“Arkadaşlar, Fatih Terim Milli Takım yenildi diye sevinecek bir adam değildir. Tamam. Kalbi ve duygusu atak bir insandır.”
Ama hiçbir zaman “Beni oradan aldınız. İşte sonuç” diye kahkaha atacak birisi değildir.
Kaldı ki...
Fatih Terim’le anlaşma yapan bir Futbol Federasyonu var.
Herkes Terim’in o parayı nasıl aldığını soruyor da.
Yahu arkadaşlar, parayı verene kimse bir şey sormuyor mu?
Messi’ye o parayı niye aldın diye soran olabiliyor mu?
Bu durumlarda profesyonellik şudur:
“Alana değil, verene bakacaksınız.”
Parayı veren yanlış kişiye verdiyse, hesabı da o verir...
Ki Terim yanlış bir isim değildir.
Tamam duygusallık yapmış. Egosuna yenilmiş. Mesele aile olunca Adanalılığı tutmuş.
Hata yapmış...
Ama Fatih Terim ay-yıldızın değerini bilen bir adamdır.
Ay-yıldızın üzüldüğü yerde o kahkaha atmaz.
İnsandır...
Maç sonucunun heyecanıyla belki içinden “Gördünüz mü?” diye bir serzeniş geçirebilir.
Hatta “Ben olsam bu takımı oradan çıkarırdım” da diyebilir...
Ama hiçbir duygu ve öfkesi onu Türk bayrağının karşısına düşürmez.
Mesele bayrak olunca “duygular teferruattır” diyecek bir kişidir.
Bu kadar sözün sonunda açıktan şunu söylüyorum.
- Arkadaşlar Fatih Terim bu maç sonucu için çok üzgün...
- Ve kimseye de kırgın değildir...
Ve önemli bir soru:
Türkiye Futbol Federasyonu yönetimi acaba ne düşünüyor?
Yıldırım Demirören ne düşünüyor?
İyi biliyorum ki...
O da üzgündür...
Ve iyi biliyorum ki...
O da Terim’le devam etmek istiyordu...
SAHADA OLMADAN MASADA OLUNMAZ
BU sözü ilk kez rahmetli Özal’dan duymuştum.
“Sahada olamazsak, masaya oturamayız” demişti.
Hükümeti Kuzey Irak harekâtına ikna etmeye çalışırken söylemişti bu sözü.
Yine Musul ve Kerkük masadaydı.
Hatırlayın...
Yıllar sonra yine...
Körfez Savaşı’nda Meclis’teki oylamada sınırlarımızın içinde kalma kararı alınmıştı.
Meclis, hükümetin isteğine rağmen ABD askerlerinin geçişine izin vermemişti.
Bakın bizi nerelere getirdi.
Şimdi İdlib’deyiz...
Ve Türkiye, bölgenin geleceğinde söz sahibi olabilmek için.
Geçmişin aksine...
İdlib’in güvenliğini alacak uluslararası gücün içinde oluyor.
Bunca yıl sonra bildiğim şudur...
- Eğer sınırlarınızın ötesindeki sorunu çözmek için bir çaba harcamazsanız.
O sorun gelip sınırlarınıza dayanıyor.
İdlib budur.
Kerkük ve Musul da budur...
Önemli olan Türkiye’nin bunu uluslararası bir meşruiyet zemininde yapmasıdır ki...
Bu da sağlanmıştır.
Paylaş