Öksüz şüphesi!

Diyor ki:

“Adil Öksüz’ü birileri Türkiye’de saklıyor...”

Ne zaman söylüyor bunu?

Öksüz’le ilgili iddianamede ABD Konsolosluğu’undan Öksüz’e telefon açıldığı haberlerinden sonra.

Bu durumda akıllara şüphe düşüyor.

Eminim ki Bakan’ın bu sözlerini dinleyen birçok kişi şunu sordu:

“Bakan’ın sözünü ettiği birileri acaba ABD Konsolosluğu’yla bağlantılı olabilir mi?”

Bakan Bozdağ’ın sözlerini kuşkucu bir kalıba dökersem eğer:

“ABD yönetimi FETÖ’yü kolluyor. Samimi değil. Birileri FETÖ’nün kilit ismi Adil Öksüz’ü Türkiye’de saklıyor. Polisin Türkiye’de ulaşamayacağı yerler bellidir. Diplomatik alanlardır...”

ABD Konsolosluğu diyor ki:

“Evet, Adil Öksüz’ü aradım. Vizesinin iptal edildiğini duyurmak için.”

Anladığım kadarıyla...

MİT ve polis istihbaratı hükümete şu bilgiyi vermiş:

“Öksüz Türkiye’de olsa şu ana kadar bulurduk. Dışarıda çıkmadığına göre, Türkiye’de bir yerde. Ama bizim ulaşamayacağımız bir yerde.”

Bunun tercümesi işte o ‘diplomatik alanlardır’.

Ve eminim ki...

Şu anda ABD Konsolosluğu’nun çevresi MİT kuşatmasındadır.

Ben ABD gibi bir ülkenin ‘FBI dizileri dışında’ böyle bir çılgınlıkla bağlantılı olacağını düşünmek istemiyorum.


ÇAVUŞOĞLU MESAJI VERDİ
Akşam saatlerinde durum netleşiyor.

ABD Dışişleri Bakanı Tillerson ile Çavuşoğlu’nun basın toplantısındayız.

Çavuşoğlu’nun şu cümlesine dikkat:

“Türk polisinin aradığı Adil Öksüz, ABD Konsolosluğu’ndan aranmış. Bunun normal olduğunu söylüyorlar. Tabii biz de buna inanmak istiyoruz. Ama gerekli araştırmaları da yapacağız.”

Garip olan şu:

Türk polisi ABD Konsolosluğu’na Öksüz’ün arandığını ve vize iptalini söylüyor. ABD Konsolosluğu da telefonla Öksüz’ü arıyor...

Çavuşoğlu’nun “İnanmak istiyoruz” sözü diplomaside açıktan “Kuşkularımız var” demektir.

Haksız mı?


MİLLİ EĞİTİM BAKANI'NA ÇAĞRI
ÖZELLİKLE seçimlere 15 gün kala yazıyorum.

Özellikle insanın sinirlerini ayağa kaldıran o görüntüler yaşanmadan yazıyorum.

Özellikle hâlâ vakit varken yazıyorum.

Sayın Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz...

Sandık kurulacak okullardaki son denetim raporlarını alsanız...

Rasgele seçilmiş birkaç okula gitseniz...

Ve orada oy kullanacak engelli vatandaşlarımız için gerekli altyapının sağlanıp sağlanmadığına baksanız.

Bu çağda hâlâ sırtta, kucakta oy kullanma ilkelliği kaldıysa...

Bunu görmezden gelen okulları uyarsanız.

Biliyorum...

Bu konu Milli Eğitim Bakanlığı’nın işi değil diyenler çıkabilir.

Topu YSK’ya atanlar olabilir.

Ama aynı zamanda bu okullarda engelli çocukların da eğitim göreceğini düşünürsek...

O zaman MEB’in de görevi olmuyor mu?

Doğrusu ben artık...

17 Nisan sabahı ‘Engelliye seçim eziyeti’ başlıklarını görmek istemiyorum.

İşte zaman...

İşte hatırlatma.

Engelleyin lütfen şu eziyeti.

İŞTE SON 24 SAATTE YAŞANANLAR