Paylaş
Daha doğrusu.
Bizdeki manşetleri.
Siyasetin ve günlük polemiklerin ötesinde, insan hikâyeleri olacak bunlar.
Eğer sizler de önerilerinizi gönderirseniz, çok mutlu olurum.
Böylece yeni bir şey yaratmış olacağız.
“Okurların manşeti”, yazarların duyguları aynı çizgide birleşse...
“İnsan üzerinden”, “hayatlarımız” üzerinden bir ortak manşet, bir ortak gündem çıkarmış oluruz.
Gönderirseniz isminizle birlikte paylaşırım.
Tek isteğim var...
Lütfen, kamplaşmalardan, siyasi polemiklerden uzakta, hakaret içermeyen, doğrudan insan öykülerini içeren manşetler önerelim...
Mesela size göre geçen haftanın manşeti ne olmalıydı?
Ben iki örnek veriyorum.
BİRİNCİ MANŞET
İLKAY ÖĞRETMENİN MUCİZESİ BORÇ ALDIĞI 20 LİRAYLA BAŞLADI
1990’da 9 Eylül Üniversitesi Müzik Bölümü’nü kazandı. Eğitime başladı. Ama evlenince, okulu bıraktı.
İki çocuğu oldu. Aradan yıllar geçti. Eşinden ayrıldı. Aklı müzik öğretmenliğindeydi. Çalışmak zorundaydı. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nde temizlik görevlisi olarak işe başladı. Her sabah müzik fakültesini temizliyordu. Piyanoyu silerken öğretmenlik hayali öylesine kırbaçlıyordu ki..
Sonunda 4 yıllık aftan yararlandı. Bir arkadaşından aldığı 20 lira borç ile çalıştığı üniversitenin müzik bölümüne kaydını yaptırdı. Bir yandan iki çocuğuna bakıyor, aynı anda, derslere giriyor. Dersler bitince de çalıştığı sınıfta temizliğe başlıyordu...
Yıllar böyle uykusuz gecelerle geçti.
Ve İlkay öğretmen sonunda kepi havaya fırlattı. Mezun oldu. Ardından KPSS’ye girdi. Bir sabah haber geldi:
“Bitlis 8 Ağustos Ortaokulu’na müzik öğretmeni olarak tayin oldunuz.”
Bakanlıktan gelen yazının devamını gözyaşlarından okuyamadı..
İlkay Kayadibi... İki kızıyla birlikte hayata karşı inanılmaz bir mücadele verdi.
Onun bu azmi, tayin bekleyen bütün öğretmenlere...
Bir şekilde umutsuzluğa kapılmış herkese umut olsun...
İKİNCİ MANŞET
HELAL SANA TAKSİCİ MUSTAFA
Bu olayı yazmıştım. Adana’da 14 yaşındaki bir kız, ablasıyla kavga edip evden kaçıyor.
Vakit gece yarısı...
O sırada mezarlığa doğru giden taksici Mustafa Bey, yalnız başına yürüyen kızı görüyor. Kız el kaldırıp taksiye biniyor.
Bundan sonrası şöyle gelişiyor:
Mustafa Bey kızın evden kaçtığını anlıyor. Sorular sorarak, nerede oturduğunu öğreniyor. O sırada bütün mahalle ayakta. Polis kızı arıyor. Mustafa Bey, kızı evine teslim ediyor.
Bunca tacizin, tecavüzün arasında Mustafa Bey kalbimizin manşeti oldu...
Evet iki örnek aktardım.
Gönderirseniz, önümüzdeki hafta da sizlerden aktarırım.
İyi pazarlar...
MARİNALAR NEDEN EURO İSTER
DENİZCİ dostlarımdan yine ağır şikâyet var. Amatör denizciler. Öyle milyonlarca dolarlık yatlardan söz etmiyorum.
13-15 metre arasında tekneleri var. Kimisi yılın yarısını o teknede yaşar.
Ama bu marina ücretleri hepsinin belini büküyor.
Tekne bağlamak için astronomik ücretler alan marinalar, bir de Euro üzerinden işlem yapıyor.
Hatta suyu, elektriği Euro üzerinden satıyor. Niye?
Bu marinalar devlete kira olarak Euro mu ödüyor? Vergilerini Euro mu ödüyor.
Suyu, elektriği Euro üzerinden mi alıyor? İşçilerine maaşları Euro mu ödüyor.
Marinaları lüks AVM’ler haline getiren, pahalı lokantalar kurdurtan bu sistem, yabancı yatçıları da kaçırıyor.
Devlet ya da belediyeler, amatör tekneler için barınak yapmadığı için...
Amatör denizciler marina ücretlerinin altında eziliyor...
Marinaların da amatör denizcilere saygı duyduğunu biliyorum.
Zaten bütün marinalarda deniz resimlerinin üzerinde motoryat değil, yelkenli tekneler olur.
Çünkü deniz resimleri martılardan ve yelkenlilerden oluşur.
Umarım marinalar birliği de bu sıkıntıyı anlayacaktır.
Paylaş