Paylaş
Pergelin ucunu Musul’la Al Hasakah (Haseke) arasına koyun.
Öteki ucunu santim santim açarak çevirin...
Bütün bu çemberin yarıçapını 150-200 kilometrede tutun...
İşte mesele buradadır.
Suriye tarafında Al Hasakah hattına inen YPG var. Kimler silahlandırıyor, biliyorsunuz.
Irak tarafında Sincar Dağları...
Sanki bir gizli el, daha önce Peşmerge için yaptığı gibi, YPG için haritada bir yer işaretliyor.
Sonra pergeli koyup, PKK için bir yer işaretliyor.
İşte oradan söz ediyorum...
Yani Sincar Dağları... Suriye’deki YPG’nin Irak’taki uzantısıdır bu hat.
Suriye’nin YPG bölgesine doğru uzanan...
Aynı zamanda 200 kilometrelik bir vadiyi içeren ‘vaat edilmiş topraklar’ gibi duruyor sanki.
Dikkat edin...
O Pergel Kandil’e koyulmadı, çünkü...
Kandil’in bir tarafında İran devleti vardı. Irak tarafında ise Peşmerge... Peşmerge’ye vaat edilen zaten Erbil’de verilmişti.
O zaman başka bir yer lazımdı...
Suriye’de kantonlaşma içinde olan YPG’ye, Sincar üzerinden çekilen bir PKK hattı gibi...
Pergelin ucunda böyle bir hayal var işte.
Peki nasıl durduracağız bu pergeli?
İşte bu soru sayesinde...
Türkiye’nin neden Başika’da ve El Bab’da olduğunu daha iyi anlıyoruz...
BAŞİKA VE SİNCAR
Bu açıdan bakınca, Türkiye’nin 5 ülkenin başkentinde yoğun bir diplomatik faaliyet göstermesi gerekiyor.
1- Bağdat bunlardan birisidir. Bu başkentlerde işbirliği ve toprak bütünlüğünde güven tazelemek, pergelin ucundaki hayalleri tersine çevirebilir.
2- Washington...
3- Moskova...
4- Tahran...
5- Ve elbette Şam...
Bu açıdan bakınca Başbakan Binali Yıldırım’ın Bağdat ziyareti önemlidir.
Tamamıyla bir tahminle söylüyorum ki...
Türkiye, Sincar’a yerleşmeye çalışan PKK’nın durdurulması halinde, Başika konusunda Bağdat hükümetinin taleplerini iyi niyetle yerine getirecektir.
Yani bu durumda Türk askeri Başika’dan çekilecektir.
İşte yine aynı yere geliyoruz.
SAHADA OLMADAN MASADA OLAMIYORSUN
Türkiye, sınırlarının dibinde gerçekleşen bu yeni ‘pergel operasyonları’na kayıtsız kalamazdı.
Kalmadı ve sahaya indi.
Fırtına Kalkanı budur.
Türkiye, sahada olduğu için Astana’da masaya oturuyor.
Bakın tarihe...
Acı bir gerçektir ama...
Böyle coğrafyalarda, sahada olursan bedelini canınla ödersin.
Ama eğer sahada olmazsan, masaya oturamazsın... Ve bedelini, vatanınla ödersin.
Bakınız; Körfez ülkeleri, Ortadoğu ülkeleri...
İçsavaşlar ve pergelin çizdiği ülkelerin suni kuruluşları...
Ortadoğu tarihi bunun örnekleriyle doludur.
Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yine bunun örnekleriyle doludur.
Bu coğrafyada kurtuluş savaşı vererek bağımsızlığını ve vatanını kurmuş tek millet biziz.
Ne zor bir durumdur ki...
Sürekli olarak bir ‘vatan savunma’ ve ‘kurtuluş savaşı’ ikliminde bırakılıyoruz.
Bunda bizim de hatamız yok mu?
Elbette var...
Bir türlü birbirimize güvenmeyi öğrenemedik.
Çatal dilli bir öfke hiç durmadan içimize zehir akıttı.
Astığımız evlatlardan, başbakanlardan yıllar sonra özür diledik.
Hapsettiğimiz şairleri, yazarları, bestecileri yıllar sonra devlet sanatçısı ilan ettik.
Bunları niye hatırlatıyorum?
Arkadaşlar, ne yazık ki pergelin ucu yine işliyor.
Ve yarıçapında bizim de sınırlarımız var.
O yüzden birlik olma zamanıdır.
Eğer Halisdemir gibi vatan evlatlarını çıkarabiliyorsak...
Eğer Fethi Sekin gibi kahramanları çıkarabiliyorsak...
İtişmenin, çatışmanın, çatal dile teslim olmanın yerine...
Birbirimize güvenmenin zamanıdır.
Bir derin nefes alıp sakince düşünmenin zamanıdır...
Paylaş