Paylaş
Birisi Erdoğan ve Trump arasında yapılacak görüşmedir.
Ben bu görüşmeye “son nokta konuşması” diyorum.
Yani “son noktayı koyan” bir konuşma.
Çünkü bu konuşmadan sonra Türkiye ya ABD’yle birlikte ya da kendisi Suriye’nin kuzeyinde planlanan “güvenli bölge” için harekât yapacak.
Gerilim var mı?
Elbette var.
Ama Türkiye’nin de kendi bekası için kararlılığı var.
Artık bu coğrafyada kendi içine kapanarak, sahadan uzak kalarak masaya oturmak ya da sonuç alıcı diplomasi yapmak mümkün değildir.
O nedenle Erdoğan-Trump görüşmesinin sonunda soru işareti ya da virgül beklemiyorum.
Ankara’dan aldığım izlenim bu.
Ayrıca...
ASKERİ DİPLOMASİ
Zaten Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar harekâtın altyapısını bir kuyumcu titizliğiyle hazırlamış durumda.
Akar’ın temasları ve teknik düzeydeki toplantılarıyla belki de ilk kez bir “askeri diplomasi” örneği yaşıyoruz.
Elbette Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun dünyanın değişik merkezlerinde yaptığı temaslar ve verdiği keskin mesajlar da söz konusu.
Bütün bunları toplayınca...
Erdoğan ve Trump arasındaki muhtemel görüşmenin bir “son noktayı koyma” konuşması olacağı ortaya çıkıyor.
Cumhurbaşkanı zaten daha havalanmadan ABD’ye ilk mesajı verdi.
Dedi ki: “ABD malum stratejik ortağımız. NATO’da beraberiz, uzun yıllar bu stratejik ortaklığımızı her halükârda devam ettirmişiz. Biz şu anda da aynı noktadayız. ABD ile karşı karşıya gelmek gibi bir arzumuz yok. Ancak ABD’nin de davetli olmadığı bir yerde şu anda terör örgütlerine vermiş olduğu desteği bizim de görmemezlikten gelme gibi bir lüksümüz olamaz.”
Türkiye’nin kendi gerçeği ve beklentisi daha nasıl anlatılır?
TRUMP NE YAPAR?
Trump bir önceki başkan Obama’dan farklı bir imaj çizdi.
Yani daha kararlı.
Bu durumu en iyi anlatan örnek, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 18 Ağustos 2018’de yaptığı şu konuşmadır:
“Fırat Kalkanı harekâtı sırasında Sayın Obama ile defaatle konuştum. ‘Siz bizim stratejik ortağımızsınız, model ortağımızsınız’ dediler ama bizim kendilerinden talep ettiğimiz İHA’ları vermedikleri gibi oyaladılar. Baktık ki olmuyor biz kendimiz Fırat Kalkanı harekâtını yaptık. 2 bin kilometrelik alanda kontrol bizde. Şimdi Afrin... Oradan bize atılan roketleri biliyorsunuz. Şimdi oraya da girdik.”
Erdoğan’ın 1 yıl önce söylediği bu sözleri, geçenlerde son olarak verdiği tarihle birleştirirsek.
Bu hafta yapılacak konuşmanın “son nokta konuşması” olduğu daha iyi anlaşılacak.
Şöyle demişti: “Kurulacak güvenli bölge ile ilgili çok fazla sabrımız yoktur. Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz. Birkaç hafta içinde istediğimiz gelişmeler yaşanmazsa kendi yolumuzu çizeceğiz.”
OLUMLU BEKLENTİ
Ben bu görüşmeden “olumlu bir sonuç” bekliyorum.
20 kilometre derinliğinde bir güvenli bölge için Türk ve ABD askerlerinin ortak harekâtı.
Tabii burada bir de “Pentagon faktörü” var.
Hatırlayacaksınız...
Trump “askerlerini çekme kararı” almıştı.
Ama Pentagon uygulamadı.
Belki de ikna etti.
Kesin olarak doğrulatamadığım söylenti ise şöyle...
Pentagon şu “siyasi kozu” oynayarak Beyaz Saray’a şöyle diyor:
“O bölgedeki YPG güçlerine ihtiyacımız var. Onlar savaşmazsa bizim askerler devreye girecek. Amerikalı annelere çocuklarının tabutlarını göndermek istemiyorsanız yerel güçleri destekleyin.”
Bu sözler DEAŞ mücadelesinde muhtemelen Obama’ya söylenmiş.
Aslında Irak’ın kuzeyinde, Barzani’nin 10 bin peşmergesini Pentagon’un eğitmesi de böyle bir politikanın eseridir.
Bütün bunlar elbette söylenti.
Ama asıl olan Erdoğan’ın Trump’la yapacağı konuşmaya çok kararlı gitmesidir.
Yani...
“Son noktayı koyan” bir konuşma...
Yani...
“Sonunda soru işareti olmayan, virgülü bulunmayan bir konuşma...”
Öyle ya da böyle...
Bu hafta kritik bir haftadır...
Paylaş