Paylaş
Tarabya Köşkü yenilenmiş. Tarihine yakışır bir mimariye kavuşmuş.
İftar sonrası Tayyip Bey herkesin elini sıktı, bayramlaştı.
Kapıdan çıkarken görevliler bir küçük çanta verdi.
Baktım içinde bir kitap bir de kalem var.
Kitap, “Medeniyetler İttifakı Enstitüsü” tarafından hazırlanmış.
Erdoğan’ın 2005 ile 2010 yılları arasında medeniyetler ittifakı ve küresel barış üzerine yaptığı konuşmalardan oluşuyor.
Merak ettim.
Bu kitabın seçilmesinin önemi nedir?
Bütün pazar kitabı okudum.
Okudukça gördüm ki, Ortadoğu merkezli Balkanlar ve Kafkasya, Asya hattındaki çatışmaların neredeyse tarihçesi ve gerekçeli analizleri var kitapta.
Enstitü 2005 yılında Başbakan Erdoğan ve İspanya Başbakanı Zapatero’nun önderliğinde kurulmuştu.
Yıllar içinde gelişti, serpildi 100’ü aşkın ülkeyi kapsayacak bir coğrafyaya ulaştı.
Bence Türkiye medyasının davet edildiği böyle bir iftarda böyle bir kitabın dağıtılması çok anlamlıdır.
Suriye krizinden mülteci meselesine, DAEŞ teröründen Hazar petrolleri ve enerji hatlarına...
Pekin-Londra ipek yolundan, Körfez ülkeleri ve petrol krizine kadar büyük bir resmin tarifi var kitapta.
Erdoğan’ın konuşmalarından medeniyetler ittifakını anlatan bir örnek seçtim:
“12 Nisan 2010
George Mason Üniversitesi
Washington DC
‘Değerli dostlarım...
Sözlerime Büyük Türk ve İslam mütefekkiri Mevlânâ Celaleddin Rumi’nin anlattığı kısa bir hikâyeyle başlıyorum:
‘Hintliler, karanlık bir ahıra bir fil getirip halka göstermek istediler. Hayvanı görebilmek için o karanlık yere bir hayli insan toplandı. Fakat ahır o kadar karanlıktı ki, gözle görmenin imkânı yoktu.
O karanlık yerde, file ellerini sürmeye başladılar. Birisi eline filin hortumunu geçirdi, ‘Fil bir oluğa benzer’ dedi. Başka birinin eline kulağı geçti. ‘Fil bir yelpazeye benziyor’ dedi. Başka birinin eline ayağı geçmişti. O da ‘Fil bir direğe benzer’ dedi. Bir başkası da sırtını ellemişti. ‘Fil bir taht gibidir’ dedi.
Herkes filin hangi noktasına dokunup tahayyül ettiyse fili ona göre tanımladı. Aykırı görüşler oldu. Oysa herkesin elinde bir mum olsaydı, ihtilaf olmazdı.”
Ve Mevlânâ sözlerini şöyle tamamlıyor:
‘Duygu gözü ancak bir avuca, bir köpüğe benzer. Avuç bütün bir fili elleyemez ki.’
Bu hikâyeyi şunun için anlattım:
Tarih boyunca Doğulular Batı’yı, Batılılar da Doğu’yu ‘duygu’ gözüyle incelediler. Ve fil hikâyesinde olduğu gibi eksik kaldılar. Birkaç kötü örnekten yola çıkarak, bir inanç grubunu ya da bütün bir kitleyi karalamak, yaftalamak karanlıkta fil tarifi yapmak gibidir. Yanıltıcıdır.”
ÖZGÜR DÜNYA BÖLÜNEMEZ
“8 Haziran 2008
İstanbul
‘Değerli dostlar....
Özgür dünya bölünemez. Zira özgürlük dışlayıcı değildir. Zaten farklılıkların bulunmadığı bir yerde özgürlük olamaz. Onun için diyorum ki, farklı kültür ve inançlar arasına psikolojik duvar inşa etmek özgür dünya için en büyük tehlikedir.”
Kitabın diğer bölümlerine de bakıldığında, bugün yaşadığımız krizlerin nedenleri görülüyor.
Kitabı Prof. Dr. Bekir Karlıağa yayına hazırlamış.
Baskı tarihi 2012.
Ama içindeki konuşmalara bakınca sanki bugünler için hazırlanmış gibi.
Bana göre bu kitabın Türkiye medyası için verilen bir iftarda dağıtılması çok ince ve özenli bir mesajdır.
Hele bir de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o gece yaptığı konuşmanın sonunda “Bir ricam var” diyerek şunları söylemesi...
“Yerli ve milli olarak ülkemizin ve milletimizin menfaatinin olduğu yerde bana göre diğerleri teferruattır.”
Özet olarak:
- Suriye-Irak hattında planlanan Kürt koridoru ve devletleştirme çabaları.
- Körfez ülkeleri içinde başlatılan suni çatışmalar.
- Katar’a önce terörist deyip sonra 12 milyar dolarlık silahın satılması.
- Suudi Arabistan’a “Teröre finans sağladı” suçlaması yapıp ardından yüz milyonlarca dolarlık silah satılması.
- Kafkas enerji hattı üzerine Almanya ve ABD’nin rahatsızlığı.
- İpek yolu projesi. Çin’den dünyaya açılan havayolunda İstanbul’un tek istasyon olması.
- Bütün bunlar dünya dengelerini etkileyen önemli gelişmeler.
Ve Türkiye işte bu gerçeklere göre milli ve yerli bir duruş geliştirmeli.
Erdoğan’ın yıllar önce yaptığı konuşmalardan derlenen kitap işte bunu anlatıyor.
Bazen devlet büyüklerine uzun uzun sorular sorup cevaplar almaya gerek kalmıyor.
Çok ince bir jest bile yetiyor...
Hediye bir kitap çok şeyi anlatabiliyor.
Paylaş