Paylaş
Rehberimiz şöyle anlatıyordu:
“İşte bu köyü bombalarla dümdüz ettiler...”
Biraz gittik... Devam etti:
“İşte buraya da alev sıktılar...”
Baktım...
Alev sıktılar dediği yer bir köydü... “Köy” dediği yer ise üç-beş mezralık bir yer...
Yani... ABD’nin napalm bombalarını
yağdırdığı yer. Orada o kadar çok sivil ölmüş ki... Kavrulmuş yani...
Nâzım Hikmet’in “Kapınızı çalan benim” şiirindeki yüzü yanık ölü çocuğun hikâyesi işte budur...
Şimdi neye şaşırıyorum biliyor musunuz?
Türkiye’ye yapılan şu uyarıya:
“Afrin harekâtında sivillere özen gösterilsin...”
İşte beni delirten de budur.
Hepimiz biliyoruz ki...
Bizim çocuklar orada sivillere zarar gelmesin diye şehit düşüyorlar.
Yani o şehrin üzerine bomba yağdırmıyorlar...
Napalm benzeri bombalar dökmüyorlar.
Sokak sokak... Ev ev...
Teröristleri ayıra ayıra savaşıyorlar...
O nedenle yazının başlığını öyle koydum:
“Dünya tarihinde bir ilk... Kuyumcu işi bir savaş...”
Peki nedir kuyumcu işi savaş?
Anlatayım... Bu tür savaşta güç değil, vicdan önce gelir...
Bizim çocuklar masumu öldüreceğine, şehit düşecek kadar özen gösteriyorlar...
Peki bunu dünya anlıyor mu?
Bu soruya benim cevabım şudur:
Dünya anlasa da anlamasa da...
Biz öyle bir tarihten geliyoruz ki....
Adı “Vicdan tarihi”dir...
O nedenle belki de tarihi ikiye ayırmalıyız.
Vicdanlılar ve vicdansızların tarihi...
Vesselam...
KADININ SESSİZ SAVAŞI
KADINA şiddete karşı muazzam bir mücadele veriliyor.
Sessiz sedasız bir mücadele bu.
Reklamsız. Tanıtımsız...
Niye? Çünkü erkekten şiddet gören kadını o evden kurtaran.
Ayrı bir adrese yerleştiren.
Yeri geldiğinde kadının ismini değiştiren bir mücadeledir bu...
O nedenle sessizdir. Reklamsızdır...
Bu savaşı yapanlar her şeyi gizli tutarlar.
Niye? Çünkü şiddetten kurtarılan kadının hayatı yeniden riske girmesin diye...
Özet olarak. Sessiz bir savaştır bu...
Arkadaşlar kadına şiddete karşı verilen bu savaş... Aslında bir medeniyet savaşıdır...
Çünkü kadın medeniyettir...
Paylaş