Bakan Soylu’nun iddiaları ne anlama geliyor!

İstihbarattan polise, jandarmaya kadar uzanan devletin en önemli makamlarından birisinde oturuyor.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu.

Dün sayılar veriyor. İsimler veriyor. Yani öyle kulaktan dolma bir durum da yok.

Diyor ki:

“Şanlıurfa ve Adıyaman bugüne kadar PKK’nın sızmadığı yerlerdir. Şimdi orada Saadet Partisi ile PKK ittifak etmektedir. Apo’nun yeğeni Ömer Öcalan kapı kapı Saadet Partisi’nin kazanması için çalışmaktadır. İstanbul’da 325 HDP’li ve PKK’lıyı CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nden aday yaptılar. O zaman biz neden 94 belediyeyi görevden aldık, neden evlatlarımız şehit oluyor”.

Bu sözleri İçişleri Bakanı söylediğine göre devletin elinde ciddi bulgular, deliller vardır.

“300’ü aşkın” demiyor. “Onlarca” demiyor. 

“325” dediğine göre... Belli ki çok ciddi takipler yapılmış. Kayıtlar, görüntüler var.

Kandil’le bazı adaylar arasındaki bağlantılar söz konusu.

Ve elbette şu soru:

“O zaman biz neden 94 belediyeyi görevden aldık”.

Bakan Soylu’nun sözlerini bu soruyla birleştirirsek, mantık olarak şöyle bir sonuca ulaşıyoruz.

Söz konusu olan bu 325 PKK’lıdan seçilen olursa oralara yeniden kayyım tayin edilecek.

Yanlış hatırlamıyorsam, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunun altını açık açık çizmişti.

Bu durumda seçim sonrasında yeni kayyım tayinleri ihtimal dahilindedir...

HDP’NİN SİVİLLEŞMESİ

Ancak burada bir başka soru var:

“PKK’nın adayına oy verenleri nasıl yorumlayacağız...”

Türkiye bu konuya mutlak kafa yormalıdır. 

Özellikle gençler...

Türkiye artık çocuklarını dağa kaptırmayan bir ülke olmalı.

Bunun için ne yapmalı?

Bu konuda özellikle sağduyulu, makul siyasetçilere büyük iş düşüyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır meydanında onbinlerce kişiye söylediği şey de işte budur.

Ve dahası...

HDP içinde Türkiye siyaseti yapmak isteyen isimlere de iş düşüyor...

Kürt kökenli olmayı Türkiye’yi bölme ekseni olarak görmeyen, özgürlük ve eşitlik talebinin kökenlere göre değil, insanın varlığına göre istenmesinin en demokratik talep olduğunu vurgulayan bir siyasetin önünü açmaları gerekiyor.

Bunun için de önce HDP’yi sivilleştirmeleri gerekiyor.

Yani...

PKK’nın silahlı bir terör örgütü olarak HDP üzerindeki baskısını kırıp halka dayanan bir siyaset...

Söz konusu sivilleşmeden kastım da budur...

PKK terörünün gölgesinde değil, halkın önünde bir siyaset.

Bu mümkün mü?

İnanıyorum ki HDP’nin içinde bunu yapabilecek isimler vardır...

İnanıyorum ki sağdan olsun, soldan olsun, muhafazakâr olsun Türkiye siyasetinde bunu yapabilecek çok isim vardır...

NUSRET’İN DOĞUŞ’UN OTELİNİ ALMASINA NE DİYORSUNUZ?

NUSRET sonunda Ferit Şahenk’in bir otelini de aldı.

Maçka’daki ünlü Park Hyatt Oteli...

Neden “sonunda” diyorum...

O fotoğrafı hatırlayın. 

Nusret’in elinde fırın küreğiyle çıraklık günlerinin fotoğrafı.

Sonra Etiler’de Nusr-et oldu... Müthiş tuttu. O günlerde lokantacılık işine giren Ferit Şahenk Nusret’e ortak oldu. Nusret aslında et konusunda bir lezzet profesörüydü.

Ama çırak çocuk artık büyümüştü. Şahenk onu dünyaya açtı...

Ve bir “tuz serpti” dünya markasına dönüştü.

Ve dün Şahenk Maçka’daki otelini, ortak olup büyüttüğü “çırak çocuk” Nusret’e sattı.

Neresinden bakarsanız bakın...

Filmlere konu olacak kadar büyük bir insan öyküsüdür bu...

Düşünsenize...

Türkiye’nin dev markası, lokantasına ortak olduğu Nusret’e İstanbul’un en değerli otelini satıyor...

Nusret’e helal olsun...

Tabii bir de şu soru var:

Ferit Şahenk, son dönemde çok fazla mal satıyor.

“Daralıyor” diyen var. “Küçülüyor” diyen var...

“Çok hızlı aldı, dağıldı, aynı hızda satıyor” diyen var...

Ferit Şahenk iyi ve dürüst bir işadamıdır. 

Umarım üzerine gelen dedikoduları, arkasında büyüyen fısıldaşmaları durduracağı bir gün gelir...